Arnites
|
Oda gibi etrafı kapalı olan bir sedye olup
Romalılar tarafından kullanılmış bir çeşit tahtırevandır.
|
Anatomi
|
Resim ve heykelde. sanatın
insanı ele aldığı dönemlerde, insan yapısı inceleme konusu olmuştur. Yunanda
ve daha önce Eski Mısırda insan anatomisi esaslı, bir incelemeye tabi
tutulmuştur.M.S. 14. y.y. da sistemli olarak kadavralar üzerinde sanatçıların
çalıştığını görüyoruz. Biz bugün bütün Rönesans sanatçılarında Luca
Singnorelli, Benvenuto Cellini, Leonardo ve Michelangelo gibi ün
‘yapanlarının, anatomi üzerinde, bugünkü anatomi biliminin kurulmasında
öncülük ettiklerini görüyoruz. Sonraları 19. y.y.’da a. ders olarak
akademilerde yer almıştır. Anatomi etüdü zamanımızda güzel sanatlar için bir
çeşit akademizmaya sebep olduğu için güzel sanat okullarından kaldırılmıştır.
|
Angelik (Fr. angélique ):
|
Melek gibi. Rönesanstan bu yana
tablolarda başı yana bükük melek gibi bakışlı kız ve kadın resimlerine denir.
|
Anıt (Fr.
monument):
|
Abide. Sanat ve tarihi değeri
olan yapı, heykel ve resim gibi sanat eserlerinin taplumca önem kazanması ile
bir esere atfedilen niteliktir. Örneğin: Selimiye Camii, anıt’ı gibi. Bel bir
kişi ya da olayın hatırasına dikilen-bir yapı ya da heykele bugün anıt
diyoruz. Örneğin Atatürk anıt’ı, Fatih anıt’ı gibi. 18. y.y.’a kadar yalnız
tanrılar, krallar ve asillerin adına anıt dikilirken 19. y.y.’den itibaren
sanatçıların alimlerin ve politikacıların adına da anıt dikilmeğe
başlamıştır.
|
Ankostik
|
Balmumlu
boyalarla resim yapma tekniğidir. Eritilmiş balmumu içinde toz boya iyice
halledilir ve sonra istenilen yere mayi halinde sürülürdü. Bu teknik Eski
Yunanda çok kullanılmıştır. Sonraları Bizans ikonalarında kullanıldığı gibi
Romalılar çağında portre yapımında çeşitli örnekler kazanılmıştır. Balmumu,
boya zerrelerini iyi koruduğundan a.tekniğin de yapılmış resimler bozulmadan
zamanımıza kadar kalabilmişlerdir. Ancak sıcağa karşı bal mumu dayanıklı
olmadığından resmin çok sıcak yerlerde olmaması gerekir.
|
Anlatımcı Sanat
|
Bir
hikayeyi ya da bir olayı anlatan sanat anlayışı. Örneğin, tarihi konulu ya da
mitoloji konulu resim ve heykeller birer anlatıma sanat örneğidir. N.K.
|
Antik (Fr. antique; Alm. Antike; Arap. kadim):
|
Eski
Yunan ve Roma sanat eserlerine antik denir. Sanat eseri ticareti dilinde
antik’in karşılığı modernin karşıtıdır.
|
Antika
|
Bu
kelime yalnız eski olan eşyalara verilir. Antika’nın antik eserlerle hiçbir
ilişiği yoktur, karıştırmamalıdır.
|
Anonim
|
Sanatçısı
belli olmayan eserler için kullanılan bir terim.
|
Anti-Art
|
Birçok
eleştirmen, anti-art düşüncesini dadaya dayandırmaktadır. Dadacı sanatçılar
Huelsenbeck ve Hausmann, bir dada sergisinde sanatın öldüğünü ilan ettiler.
Bu görüş sanatın yararsız olduğunu belirtir. Anti-art'ın temel iddiaları,
sanatçının doğal ve kültürel ayrıcalığının olmadığı, sanatsal çabanın
değersizliği ve yaratıcılığın herkeste var olduğudur. Terimin kullanılması
ise Marcel Duchamp'ın 'anti-art'ın ustası olarak kabul edilmesiyle
gerçekleşti. Sanatın kendisi, sanat dünyasında neyin sanat, neyin sanat
olmadığını belirleyen sosyal bir kurum ve göçtür. Öyle ki, Marcel Duchamp'ın
Mona Lisa'nın imgesi üzerine bir bıyık çizmesi, bir Vandal'ın bir resme zarar
vermesi olarak değil tam tersine sanat olarak kabul gördü. Bu örnekte
görüldüğü gibi, sanat kurumunun iyileştirici gücü sanatçılardan gelen
saldırıların çoğunu, kısa bir sürede sanat içinde dönüştürmüştür: Bu
Duchamp'ın 'hazır nesne'lerinin de kaderidir. Duchamp'ın hazır nesneleri,
anti-art birer üretim olmalarına rağmen bir sanat tarzı olarak anlaşılmıştır.
Sanat sabit ve değişmez bir kavram olmaktan çıktığından beri, yeni sanat,
genellikle önce sanat olmayan (non-art) olarak kabul edilmiştir. Kültürel
muhafazakârlık, bütün yeni sanat hareketlerini anti-art olarak kabul etme
eğilimindedir: Çünkü yeni sanat, sanatın doğasıyla ilgili geleneksel
varsayımları kaçınılmaz bir şekilde sorgulamaya başlar.
Marjinal görsel
kültürün bazı çeşitleri de anti-art olarak nitelendirilmiştir. Örneğin
grafiti de Herbert Marcuse tarafından bu şekilde düşünülmüştü. Başlangıçta
Vito Aconci'nin çalışmaları ve politik bir hareket olduğu için
sitüasyonistler , anti-art olarak düşünüldü. Bad art en yaygın anti-art
biçimidir. Anti-art, birçok durumda sanatın netliğine ilişkin bir felsefi
yaklaşım olarak ortaya çıkmasına rağmen kimi örneklerde sanata karşı bir
nefret olarak da vücut buldu:
•
"Ressamlardan ve şairlerden nefret ediyorum", I. George.
•
"Resimden ve şiirden nefret ediyorum. Hiçbiri iyi bir şey yapmadı",
II. George.
•
"Gördüğüm şeyleri bana hatırlatmayan resimlerden nefret ediyorum",
Lord Byron.
N.K.
|
Apad
|
(Fr.
apadâna; İng. apadana; Alm. Thronsaol): Eski İran hükümdarlarının çok sütunlu
taht salonlarına ve bu salonları ihtiva eden saraylarına denir.
|
Apet
|
İki
memesi sarkık, vücudu hipopotam, başı dişi aslan biçimin de tasvir edilen
eski bir Mısır tanrısıdır.
|
Apıştırmacılık (Stuckism)
|
Billy
Childish ve Charles Thomson'un 1999'da İngiltere'de başlattıkları
neo-muhafazakar hareket. Thomson bu adı, eski kız arkadaşı genç Britanyalı Sanatçılardan
Tracey Emin'in Childish ‘e yönelttiği bir hakaretten türetmişti ("Sizin
resimleriniz apıştıran bir sanat, siz de apışıp kalmışsınız.").
Kendilerini 'ilk re-modernist sanat grubu diye niteleyen bu sanatçılar» Genç
Britanyalı Sanatçıların benimsediği Postmodemizm, Enstalasyon Sanatı ve
Kavramsal Sanat'a karşı ajitasyon yürütüyorlar ve muhafazakâr sanat teknikleriyle
sanatta tinselliğin yeniden doğumunu destekliyorlardı.
|
Apoditeryum (Lat. apodyterium; Fr.
Apodytérium, İng. apodyte rium; Alm.
Auskleideraum; Arap. mastaba):
|
Eski
Roma hamamlarının, etrafında oturma ya mahsus sekilleri bulunan soyunma yeri.
|
Apoteoz (Fr. apotheose):
|
Sözcük Yunancadır. Bir kralın
ya da önemli kişinin tanrılaştırılması demektir. Bir kıralın ya da kişinin
tanrılaştırılması bir Asya görüşüdür. Asya’dan Yunanlılara, Yunanlılardan da
Romalılara geçmiştir. Romalılarda da ilk kez tanrılaştırılan kişiler tasvir
edilmiştir. Avrupa Barok ve Fransız Klasisizmi zamanında da tanrı sahneleri
tasvir edilmiştir. İngres’in “Homer’in Tanrılaştırılması” adlı eseri
Louvre’dadır.
|
Apter (Fr. Aptére)
|
Kanadı kesik olarak yapılan
zafer heykel verilen addır.
|
Apter tapınağı (Fr. temple aptére):
|
Yanlarında sıra sütunlar,
olmayan Yunan ve Roma tapınak forma verilen addır.
|
Arabesk
|
Birbiri içine girip çıkan hat
ve eğrilerin meydana getirdiği bir benzeme biçimidir. Bu bezeme isminin
Araplarla ilgili görünmesine rağmen bu yanlış bir ad veriştir. Arabesk
anlamındaki bezemeleri, Asya ülkeleri kullandığı gibi, Yunan, Roma ve
Keltler’in de kullandığına tanık almaktayız.
|
Arasta
|
Açık veya kapalı dükkân dizisi.
|
Architext
|
1971’de, modernizmin doktriner
ya da totaliter yönlerini reddedip çoğulculuğu savunarak, Metabolizma’ya
karşı kurulan mimarlık grubunun ve bir Japon dergisinin adı.
|
Arena (Lat.):
|
Kum anlamına gelen areno’dan
alınmış bir sözcük olup amfiteatrların ortasındaki kum dökülmüş alana denir.
Burada gladyötörler döğüşürlerdi.
|
Areosistil (Fr. areosystyle):
|
Aynı hizada sütunların, çift
çift ve her çift sütuın arasında 3.5 sütun çapı aralık bulunan düzenine
denir.
|
Areostil (Fr. areostyle):
|
Sütunlar arasındaki aralığın
tesbitinde, iki sütunun merkezleri arasının, sütun çapının 3,3 ya da 4 misli
olarak düzenine denir.
|
Arkad (Lat. arcus.):
|
Filayağı sütunlar üzerinde
duran kemer. A. bir tarafı sıra halinde fil ayağı üzerine oturtulmuş
kemerlerle kapalı, bina önü için kullanılır. Aynen cami iç avluların,n
revaklı, Üstü kapalı, düzeninin cadde üzerinde bina önüne gelmiş durumudur.
A.’ların bizde ve bilhassa Torino şehrinde bol örnekleri bulunur. Arkad
motifi Roman kiliselerinde apsisin dış duvarlarına kör bir koridor olarak
duvar süsü anlamında kullanılmışlardır.
|
Arkaik (Yun. arkhaios; Fr. archaique; İng.
archaic; Alm. archaisch, altertümlich):
|
Sanatta gelişim devrelerinin
ilkidir. Arkaik sanat ya da üslüp, sanat duygusunun ilk biçimlenmiş
durumudur. Bütün arkaik sanatlarda özellikler ortaktır: Patlak gözler,
parmakların sucuk gibi ve uzun oluşu, kaşların gözlere paralel bir ay teşkil
etmesi, gözlerde hiçbir mananın bulunmaması, gövdede katı frontal bir duruş
oluşu, ciddi kaba ve detaydan yoksun bir işleme tarzı. Bu a. üslup, a. sanat
yapmağa gerek olmadığı zamanlarda taklit edilmek istenmiş ve bunun sonucu
arkaik taklidi, imal edilmiş eserler ortaya çıkmıştır. Buna da “arkaikçe
üslüp” denilmiştir.
|
Arkaizm (Alm. Arkaismus; Fr. archaisme):
|
Arkaik sanat özelliklerini
benimseyen görüş. Özellikle eski çağların sağlam yapılı, süse ve ayrıntıya
önem vermeyen sade, katı mimarlık ve heykel anlayışının yeniden canlandırılması
düşüncesine dayanan sanat anlayışı.
|
Arkasolium
|
Katakomplarda duvara dikine
konulmuş mezar yeri olup üstleri yarım kubbeli bir niştir. Nişlerin içi
resimlerle süslüdür.
|
Armoni
|
Farklı renk ilişkilerinden
doğan uyum olarak tanımlanabilir. Renklerle armoni kurmanın kesin bir yöntemi
yoktur. Renk uyumları büyük oranda kişinin öznel gerçekliği ile ilgili bir meseledir. Ayrıca armoni kurmada
alışkanlıklarda belirleyici olabilmektedir.
• "Sanat doğaya koşut
armonidir", Paul Cézanne.
• "Sanat armonidir",
George Seurat. N.K.
|
Armory Show
|
1913 yılında, "hem
Amerikalı hem de yabancı, yaşayan ve ilerici ressamların çalışmalarının"
sergilendiği New York'ta açılan uluslararası öncü sergiyi ve bu serginin
açıldığı galeriyi tanımlamak için kullanılan terim. Appolinaire'in
düzenlediği bu serginin en önemli sonucu kübizmin Amerika'da tanınmasını
sağlamasıdır. Bu sergiyle Amerika modern sanatla tanıştı. Bu sergide Van
Gogh, Duchamp, Goya, Ingres, Delacroix, Hassam, Ryder ve daha başka birçok
ressamın çalışmaları yer aldı. Marcel Duchamp'ın ismi de ilk kez bu sergide
Merdivenden İnen Çıplak adlı resimle duyuldu. N.K.
|
Arnavud bacası
|
Damların üzerinde çıkıntılı
olarak yapılan pencere.
|
Arşitektonik (Fr. architectonique; İng.
architectonics; Alm. Architektoflik,Architekt01 Arap. hendesi):
|
Mimari kurallara mimarlık
sanatına uygun inşa sanatı anlamına gelir.
|
Arşitrav (Fr. Alm. Arçhitrav) (un. Epistylion):
|
Yunan ve Roma mimarisinde
sütunların üzerine yatay biçimde gelen kiriş.
|
Arşivo (Fr. archivolte):
|
Yuvarlak kemerin görünen dış
kenarı; 2— Roman ve Gotik katedrallerin kapısı üzerini örten kemer olup bütün
kemer içi heykel figürlerle kaplanır.
|
Arşın
|
Eski bir uzunluk ölçüsü. (Çarşı
arşını: 68 cm, Endaze: 65 cm, Halep arşım: 68 cm, Sultan III. Selim
döneminden itibaren, Mimar arşını / Zira-i benna: 75.8 cm)
|
Arte Cifra (Şifre Sanatı)
|
Resimde kodlanan bilinçaltını
dile getirmek amacıyla kavramsal sanata ve Arte Povera’ya karşı geliştirilen
İtalyan sanat eğilimi. Sandro Chia, Francesco Clemente, Enzo Cucchi ve Mimmo
Paladino’nun çalışmalarıyla birlikte anılıyordu.
|
Art and Craft
|
Terimin Türkçe karşılığı tam
olarak 'sanat ve zanaat'tır. Art and craft, 19. yüzyılın ikinci yansında
İngiltere'de makineleşmeye ve seri üretime tepki olarak ortaya çıkan bir
akımdır. Eleştirmenler ve sanatçılar sanayi devrimi sonucu el sanatlarında
görülen gerilemeden büyük üzüntü duydular ve el sanatlarının canlanması için
bazı çabalarda bulundular. John Ruskin ve William Morris, zanaatçılığı
yeniden canlandırmak gerektiğine inandı ve bu hareketin öncülüğünü yaptı. Art
and Craft hareketinin teorik temellerini John Ruskin oluşturdu. 1851 yılında
Venedik'in Taşları adlı kitapta şu konuları tartıştı:
1) Zanaatçının sanatla
ilişkisi,
2) İşbölümünün zanaatçıyı bir
makineye çevirmesi,
3) Makineleşmenin el işçiliğini
ve geleneksel zanaatçılığı öldürmesi,
4) Seri üretim eşyalarının
kişiliksiz olması.
Ruskin ve Morris'in, el
sanatlarındaki dirilişin ancak Ortaçağ geleneklerine dönülerek
sağlanabileceğini savunmasına rağmen sanatçıların çoğu, bunun imkânsız
olduğunu düşünüyordu. Akım, 19. yüzyılın son yıllarında etkinlik
sağlayabildi. Morris ve arkadaşları 1861 yılında sanatçının kendi tasarımım
ürüne dönüştürüp satabileceği bir şirket kurdular. Bu şirket sanatçı ve
zanaatçılardan oluşuyordu: Morris, Faulkner, Marshall. Şirket, halı, vitray,
seramik, mücevher, heykel, mobilya gibi her türlü elişini düşük maliyetle
üreterek ve sergileyip satacaktı. Ancak ürünler düşünüldüğü kadar ucuza
üretilemedi. Şirket, asıl kazancını başka firmalara yaptırdığı duvar
kağıdıyla makine halısından kazandı.
Yeni sanat, sanatsal dilini
Japon sanatının etkisinde oluşturdu ve etkinliğini daha çok mimari ve mobilya
alanında gösterdi. Mimarlar simetriye önem vermemeyi ve kıvrımlı çizgileri
Japon sanatından aldı. Bu arada Leutrec ve Beardsley gibi ressamlar da Japon
baskılarından çok şey öğrendi.
N.K.
|
Asa
|
Kral ve Peygamberlerin kudret sembolü
olarak ellerinde taşıdıkları baston ya da değneğe denir.
|
Asari -atika
|
( antika.)
|
Asefal (Fr. acephale):
|
Başı olmayan heykeller için
kullanılan bir sözcüktür.
|
Asimetre (Fr. asym
|
Bir
noktadayı iki tarafa ayni mesafede bulunmek hali.
|
Askıya almak
|
İnşa edilmiş
eski bir binanın bir tarafını yıkıp yeniden onarmak istendiğinde üst kısmın
ağırlığını tutmak için destek ve bağlamalar kullanmaya denir.
|
Asklepieion (Fr. Asclepieion, Alm. Asklepieion):
|
Ölüleri iyi eden Yunan ve Roma
tanrısı Asklepios’un adına dikilen bir tapınak olup bunun yanında iyileşmek
için gelen hastaların oturmalarına mahsus odalar, banyolar ve tiyatro yeri
bulunurdu.
|
Asma bahçe
|
İlk büyük uygarlıklarda ayaklar
ve kemerler üzerin de meydana getirilen teraslar üzerine bahçeler yapılması
çok ilgi görmüş ve gelenek olmuştu. Babilin asma bahçeleri dünyanın yedi
harikası arasında yer almıştı. (Dünyanın Yedi Harikası).
|
Asma kandillik
|
Camilerde kubbeye bir zincir ya
da demir çubuk ile asılan ve üzerine bir çok kandilin takıldığı madeni
tezyinatlı bir madeni askıdır.
|
Asma kat
|
Bir binanın iki katı arasında
tavanı alçak olarak yapılan ara kattır.
|
Astar boyası
|
Resim yapılan tuvalin boyayı
emmemesi ve bezin dokuma ara kapatılması için kullanılan boyadır. Astar
boyaları çeşitlidir. Bunlardan yağlıboya astar, şöyle yapılır: Bir litre suda
70 gr. marangoz tutkal, eritilir. Eritme, tutkal 24 saat bir litre su içinde bırakarak
yapılmalıdır. Bundan sonra eritilmiş tutkal, içinde biraz su bulunan bir
başka kap içine konularak ateşte ısıtılır. Bu erimiş tutkal!, su fırça ile
tuvale sürülür. Tuval kuruduktan sonra: 1 öçü tebeşir tozu + 1 ölçü çinko
üstübeci + 1-3 ölçü su birbiriyle karıştırılarak ayran kıvamına getirilir ve
bir ölçü sıcak tutkallı su katılır. Bu karışım gene ısıtılarak ince tabakalar
halinde tuvale iki kez sürülür. Yağlı astar yapılmak istenirse yukarıdaki
formüle bir buçuk ölçü pişmiş bezir katılır.
|
Aşı boyası
|
Kırmızı bir toprak boyadır.
Bunlar demir oksitli boyalardır. Eskiden ahşap evlerin kirliliğini kapatmak
için cephelerine sürülürdü.
|
Aşık yolu (Fr. grecques, méandres; İng. greek frets;
fretwork, meanders; Alm. Maander):
|
Dik köşeler teşkil ederek içe
ve dışa doğru kırılan çizgilerin meydaa getirdiği geometrik motiflerin
tekrarı ile ortaya çıkan su. ( meandr).
|
Ateş tapınağı
|
Zerdüştlerin ateşe tapmak için
inşa ettikleri tapınaklardır.
|
Atlante (Fr.
atlante): (karyatid.)
|
|
Atmeydanı
|
Bizanslılar’ın araba ve at
koşuları için inşa ettikleri Hipodrom için İstanbul’da Türklerin verdikleri
addır. İçinde at koşturulan meydan anlamına gelir.
|
Atölye (Fr. atelier):
|
Bu sözcük güzel sonatlarda
ressam ve heykelcilerin çalıştıkları yer için kullanılır. Atöleyelerin
pencereleri kuzeye bakması gerekir. Böylece atölye’ye yumuşak bir ışık
gelmesi sağlanır.
|
Atrium — (Lat. atrium; Fr. atrium; İng. atrium; Alm.
Atrium, Auba, Vorhaf; Arap. sahn):
|
Eski Roma yapılarında bulunan
sokağa yakın, etrafı adalarla çevrili, ortasında havuz bulunan üstü açık
avlu. 1 .Roma oturulan esas salon olup etrafında odalar bulunurdu.
Romalıların son zamanlarında a., etrafı sütunlarla çevrili kabul salonu
olmuştu. 2. Romalılarda evlerin ortasında üstü açık bırakılan işlerinin,
elsanatların ve güzel sanatların koruyucusudur. Yunan sanatında A.
ekseriyetle savaş sahneleri içinde gösterilmiştir.
|
Avangard Sanat
|
Avangard teriminin anlamı tam
olarak öncü, önde giden olarak açıklanabilir. Askeri bir metafordan gelir ve
orduda önde giden birlik, birliğin öncü kolunu tanımlamak için kullanılırdı.
1830'lu ve 1840'lı yıllarda siyaset diline girdi ve köklü dönüşümlerin
bayraktarları anlamında kullanılmaya başladı. 'Avangard' terimi, sanata
verilen öncü rolü ifade etmek için ilk kez sosyalist Saint-Simon ve onun
cemaati tarafından kullanıldı. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak,
özellikle 20. yüzyılın başında ortaya çıkan, alışılmış anlatım biçimlerini
dışlayıp yeni bir sanatsal dil oluşturmak peşinde olan sanatçılar ve sanat
akımlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Aynı zamanda toplumsal,
siyasal ve kültürel anlamdaki değişimlerin farkında olan ve buna taraf olan
sanatçı tipi için de avangard terimi kullanılmaktadır. Peter Burger'e göre
avangard, sanatın kurumlaşmasına karşı bir saldırıdır. Hedefi sanat kurumunu
yok etmektir. Ancak sanat sonunda savaştığı kurumlara yenik düşmüştür.
Avangard sanatçıların işleri sergilerde, müzelerde, istemedikleri kılıklarda
piyasaya sürülmektedir.
Avangard sanatın temel
özellikleri:
1) Aktivizm: Eylem, dinamizm ve
araştırma beğenisi/hazzı,
2) Antagonizm: Sosyal düzen,
gelenek ve geçmişe düşmanlık,
3) Nihilizm: Aşırı davranış
tarzı ve yıkıcılık,
4) Agonizm: Romantik ıstırap,
pathos, gerilim ve özveri,
5) Fütürizm: Sanatın geleceğini
tahmin etme ve öngörü.
• "Sizlerin avangardı biz
sanatçılarız (...) en etkilisi ve hızlısı sanatın gücüdür: İnsanlar arasında
yeni fikirler yaymak istediğimizde; onları biz tuvale veya mermere nakşederiz
(...) toplum üzerinde yapıcı bir iktidara sahip olmak, gerçek bir rahiplik
görevi yürütmek ve sağlam adımlarla zihnin bütün melekelerinin önüne düşmek;
işte sanatın muhteşem kaderi", Saint-Simon.
• "Avangard gerçekte,
modernitenin berisindeki varsayımları soruşturan son derece sorumlu,
zahmetli, sebat isteyen bir mesaidir", Lyotard.
N.K.
|
Ayna Resmi
|
Pistoletto'ya özgü olan bir
teknik. Bu teknikte ha¬reketi durdurmak için Pistoletto, doğal büyüklüğünde
olan bir dizi fotoğrafın kopyasını transparan kağıt üzerine çıkarıp, daha
sonra onları kesip cilalanmış çelik tabakaların üzerine yapıştınp kasvetli
renklerle boyadı. Çelik tabakalar imgeyi iz¬leyiciye yansıtacak şekilde
yerleştirilmekteydi. N.K.
|
Ayna taşı
|
Sokak çeşmesinde musluğun
takıldığı, çoğunlukla mermer ve bezemeli olan düşey taş.
|
Azulejos = azulekhos
|
Endülüste duvarları kaplamak
için kullanılan mavi bezemeli çiniler.
|
Sözlük
▼
Sanatçılar
▼
Sanatçılar
▼
Sanat Tarihi
▼
Akımlar
▼
Sanat Alanları
▼
Mimarlık
▼
Müzik
▼
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder