1.Dünya Savaşından sonra yeni Türk Devleti bir bağımsızlık savaşıyla kendini kabul ettirmiş; iç sorunlara da Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çalkantıları atlattıktan sonra yönelebilmiştir. Türk toplumu bir yandan iç sorunlara çözüm ararken, öte yandan mimarlık alanında da ülkede büyük etkinliklerinin gerçekleşmesinin zorunluluğuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu etkinliklerinin başında Ankara'nın imar edilmesi ve yeni Cumhuriyet’in örgütlenme gereksinmelerini karşılayabilecek yönetim yapılarının üretilmesi gelmiştir.
I.Ulusal Mimarlık akımının en
ünlü mimarları Vedat Tek ve Kemaleddin Bey’dir. Onlardan başka, 1882 de kurulan Sanayi-i Nefise
Mektebi’nden is.GSA. b.MSÜ) mezun genç mimarlar da bu akımın savunucusu olmuşlardır.
Bir yandan özellikle Batı’daki siyasal gelişmeler, öte yandan yetişen genç Türk mimarları tarafından mimarlık yapıtlarında bölgesel öğelerin bulunması gereğinin savunulması, bu dönemi izleyen ve 1940 50 arasında gelişen II. Ulusal Mimarlık akımının düşüncelerini gene bu Akılcı-İşlevci Mimarlık akımı içinde hazırlamıştır. Yeni Türk Yeni-Klasikçiliği olarak da adlandırılan 1940-50 döneminde ayrıca yabancı mimarlarla çetin bir mücadele veren genç Türk mimarları duygusal davranarak bu anlamdaki Batı kopyacı lığına ulusçuluk anlayışı içinde tepki göstermişlerdir. Ulusal bir mimarlık akımı ve bu akımın kuramsal olarak geliştirilmesi için gene bu dönemde çaba harcanmış ve özellikle S.H.Eldem’in İstanbul GSA'daki çalışmaları II.Ulusal Mimarlık’ın ortaya çıkışında büyük oranda etkili olmuştur. New York Sergisi’nde ki Türk Pavyonunun biçimlendirilmesine temel olan mimarlık tutumuyla. Cumhuriyet'in kuruluşundan 1937'ye değin gelişen mimarı davranış arasındaki fark oldukça büyüktür. S.H.Eldem’in. "mimarı üslubun dışarıdan ithal edilemeyeceği, her memleketin kendine öz mimarisi olduğu, yapı malzemesinin yerli olması gerektiği". "yapı tarzının veril olması için bu tarzın yerli ihtiyaçlara, yerli işçi ve insanlara, yerli malzeme ve toprak şeraitine uygun olması gerektiği" gibi düşünceleri ya da "Gene bunların gerçekleşmesi için gerekli manevi şartların vücut bulması biraz da rejim meselesidir.
Bunlar daha ziyade kuvvetli
rejimler ve millet tarafından tatbik edilebilir. Bu takdirde hükümetlerin oynayabileceği rol çok büyüktür.
İtalya'da yeni rejim kurulduğu zamandan beri her şubeye olduğu gibi mimariye de yeni idealler,
formüller, doktrinler verilmiştir. Mimarlar kendilerine verilen direktif ve çerçeve dahilinde araştırmalar
yaptıktan sonra bugüne mahsus karakteristik ve yerli bir mimari üslup yaratabilmişlerdir.
Almanya'ya gelince, orada da yeni rejim mimariyi büsbütün yeni bir yola sevk etmiştir. O zamana kadar
mevcut olan enternasyonel üslup terkedilmiştir. Bugün Almanya’da bütün sanatlar, mimarı de dahil
olmak üzere aynı ideali, aynı lisan ile realize etmektedirler" gibi sözleri, Cumhuriyet döneminde yeni eklektik bir akımın yayılmasına yol açmıştır. Ülke
dışındaki II.Dünya Savaşı gibi siyasal gelişmeler, ayrıca ülkede yabancı
mimarlara gösterilen tepkiler ve ulusçuluk propagandasının ağır basması
II.Ulusal Mimarlıkın dogmasına neden olmuştur. Ancak mimarlık alanındaki bu
ulusal akım. I.Ulusal Mimarlık'tan farklılık göstermiştir. I.Ulusal Mimarlık
akımının Osmanlı İmparatorluğu döneminde ortaya çıkması ve simgesel bir
niteliği bulunması nedeniyle yeni üretilen
yapıların biçimlenişinde salt anıtsal Osmanlı-Türk mimarlık ögelerinin temel
alındığı görülür. Buna karşılık II.Ulusal Mimarlık’ta bu anlamdaki bir
ulusçuluğun kaynağı Türk sivil mimarlığı olmuştur. Özellikle Türk sivil
mimarlığı üzerindeki inceleme ve araştırmalara önem verilmiş; elde edilen
bulguların, semiyolojik öğelerin bu dönem yapılarının hem iç
organizasyonlarında hem de cephe biçimlenişlerinde kullanılmasına çalışılmıştır.
Ayrıca bazı kuramcılara göre, “yerli mimarlık" düşüncesi, yerli yapı ve
yapı malzemesi endüstrilerinin geliştirilerek dışa bağımlılıktan kurtarılması gerekliliği
düşüncesini de birlikte getirmiştir.
Gene bu dönemde mimarlık
eğitimindeki gelişmeler dikkat çekicidir. 1942'de İstanbul Yıldız Teknik Okulunda
(b.YTÜ) bir mimarlık bölümünün açılması ve 1946 da ITÜ'de Mimarlık Fakültesi
nin kurulması ülkede mimarlık alanındaki etkinlikleri büyük oranda
etkilemiştir. Alman mimar Bonatz'ın. Avusturyalı mimar Holzmeister’in ve gene
Alman Oelsner'in ITÜ Mimarlık Fakültesi nde öğretim görevliliğine getirilmeleri
1940-50 arasına rastlar, özellikle II.Ulusal Mimarlık’ın kaynaklandığı düşüncelerin
büyük oranda Bonatz tarafından da benimsenmiş olması, bu dönemde bölgesel ve
anıtsal mimarlık koşullarının araştırılmasını hızlandırmıştır. Gene İTÜ
Mimarlık Fakültesi'nin kurulmasında
gelişmesinde ve örgütlenmesinde büyük çabaları bulunan Emin Onat'ın.
genç mimarların yetişmesinde de büyük katkısı olmuştur. Dönemin başında kendini
eklektik davranışlardan uzak tutan Onat, sonraları. ykş.1949'a değin dönemin
genel çizgisinin etkisi altında kalmıştır. 1940-50 arası aynı zamanda
Türkiye'de konut alanında çalışmaların yoğunluk kazandığı bir dönemdir. 1946’da
Türkiye Emlâk ve Kredi Bankası'nın kurulması, aynı yıl çıkan Memur Konutları
Yönetmeliği vc 1948'de de çıkan Bina Yapımını özendirme Yasası gibi örgütler ve
yasalar konut sorununun devletçe ele alınması çabalarının kanıtlarıdır.
Ankara'da Bonatz tarafından 1945’te planlanan Saraçoğlu Memur Evleri ve yapımı
1952’ye değin süren. Kemal Ahmet Aru vc Rebii Gorbon’un ortaklaşa planladıkları
1.Levent Konut Yerleşmesi Türkiye’de toplu konut alanındaki gelişmelerin
başında gelir. Öte yandan dönem içinde bitirilemeyen, ancak yapımına başlanılan
Anıtkabir (E.Onat. Orhan Arda) bu dönemin anıtsal mimarlığına örnek
verilebilecek en ilginç yapıdır. Anıtkabir'le ilgili uluslararası yarışma 1942'de sonuçlanmış, yapımına 1944 te başlanmış ve 1953 te tamamlanmıştır. Bedri Uçar'ın Ankara Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü (1941). E.Onat ve S.H.Eldem’in
ortaklaşa tasarladıkları İÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi (1944). Feridun Kip, İsmail
Utkular ve Doğan Erginbaş'ın ortak ürünleri olan Çanakkale Zafer ve
Meçhul Asker Anıtı (1944). Sedat Hakkı Eldem'in İstanbul Taşlık'taki Şark Kahvesi de (1947-48) dönemin ilginç yapıları arasındadır.
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder