Isıtma tandırı
|
Baskı resimde metal üzerine kazım yaptıktan sonra baskı için mürekkep
sürülür. Ancak mürekkebin plak üzerindeki yarıklara girmesi için plağın
ısıtılması gerekir. İşte bunun için plak, altında hafif ateş yanan bir saç
üzerine konur ki buna ısıtma tandırı denir.
|
Istalaktit ( mukarnas)
|
|
Işık bacası (aydınlık).
|
|
Işık-gölge (Fr. clair -
obscur).
|
|
İspatula
|
Resimde boya ezmek ya da boya sürmek için kullanılan ucu çelik ve
tutulacak yeri tahta olan bir alet. Yalnız ispatül ile yapılmış resimler
vardır.
|
İçdekorasyon
|
Binanın iç oylumlarının
(zemin, duvarlar, tavanlar, möbleler) hemen el sanatlarının bütün dalları ve
heykel resim, seramik gibi dalların da yardımı ile biçimlendirilmesi
sanatıdır.
|
İç kale
|
Surlarla çevrili eski kentlerin en hâkim yerinde yapılmış ikinci kale
denir.
|
İç mimari (Os. dahili mimari):
|
Bir binanın iç biçimlenmesi ile ilgili mimaridir. Yani bina iç
kısmının uzuvlandırılmasıdır. 1. binanın giyimi ve eşya düzeni ile ilgilidir.
|
İç resmi — (Fr. İnteérieur)
|
Enteriyör. Bina içlerinin
yapılmış resimlerine denir.
|
İdol (Fr. idole):
|
İlk(s)el kavimlerde tapınılan küçük heykellere verilen addır.
|
İki kanatlı resim (Alm.
Diptychon; Fr. diptyque):
|
Yun. da ikiye katlı anlamına. Antikitide katlanır, iki kanatlı, ağaç,
fildişi ya da metal, içi balmumu kaplı, kenarları zengin biçimde kabartmalarla
süslü tablocuk. Ortaçağda kiliselere konan iki kanatlı altar resmi.
|
İkiz kemer
|
Yanyana ikişer
ikişer olarak düzenlenen kemerlere denir.
|
İkiz sütun
|
Yanyana ikişerli olarak düzenlenen sütunlara denir.
|
İkon
|
Yunanca “eikon” sözcüğünden alınmıştır. Ortodoks kiliseleri ve
evlerinde tahta üzerine ve mumlu boyalarla yapılmış olan bilhassa Bizans ve
Rusya ile Yunanistan’da görüyoruz. İkonlar yumurtalı ve mumlu boyalarla
yapılırdı.
İkon 1. Görsel gösterge. Gösterenle gösterilen arasında çok ya¬kın
benzerlik ilişkisi taşıyan bir gösterge olan ikon, gerçekliği doğrudan
doğruya aktarır. Vesikalık fotoğraf gerçekliği en iyi aktaran göstergedir.
Bir portre, portresi olduğu kişiyi benzerlik ilişkisinden dolayı gösterir.
Aynı şekilde otoportre de sanatçının kendisini, benzerlik ilişkisinden dolayı
anlatır. Görsel gösterge, dili kullanmadan bilgi ya da ileti aktaran en basit
araçtır, insan¬lar tarafından, isteyerek ve belli amaçlara yönelik olarak
üretilen görsel göstergeyle dış dünya nesnesi (gönderge) arasındaki ilişki
doğal ya da işlevsel bir benzerliğe bağlıdır. 2. Put. Kilisedeki re¬sim ve
heykeller okuma yazması olmayanlar için doğaüstü dün¬yanın birer açıklaması
olarak düşünülür.N.K.
|
İkonoklast
|
Sanat eserlerini, dini imgeleri (ikonlan) harap eden, yok eden kimse
için kullanılan terim. Yerleşmiş inanç, değer ve kurumlara karşı çıkan. Put
yıkıcı. İkon kına. 20. yüzyılın başında ortaya çıkan dada, ikonoklast bir
harekettir. N.K.
|
İkonografi (Alm.Ikonographie;
Fr. iconographie) :
|
Antikitede ve portre alanında, Yun. İkonografisinde olduğu gibi resim açıklaması anlamına
gelir. Yunan ve Roma antikitesindeki her çeşit resim, heykel, para, madalyon
ve kıymetli taşlar üzerine yapılmış oyma resim ve kabartmaları kendine konu
edinir. Sanat biliminde ikonografi terimi altında, ayrıca Hıristiyanlıkla
ilgili tasvir sanatlarındaki içerik ve anlam bilgisi de anlaşılmaktadır.
İkonografi, katakomb, sarkofoj, mozaik, duvar ve kitap resimleri ve
heykelleriyle Hıristiyanlıkla ilgili resim konularını ele alır ve Ortaçağın
başından sonuna ve hatta l6. y.y.’a değin beliren her yeni içeriği izler ve
bunların teolojik literatürle ilişkilerini arar.
|
İkonografi
|
Yunanca “imge” anlamına gelen 'eikon’ ve 'yazma' anlamına gelen
'graphe’ terimlerinin birleşmesinden oluşan ikonografi terimi temel olarak
iki anlama gelmektedir: 1. Bir konunun resimsel anlatımı. 2. Figürleri
tipleşmiş, standartlaşmış dinsel içerikli sanat yapıtı. N.K.
|
İlham (Fr. inspiratiofl):
|
Arı dilde esin. Bir sanatçının aldığı izlenimlerle kafasında birden
doğan son derece ilginç kişisel görüş. Bütün Sanat eserlerinin sentezinde bu
duyuş mevcuttur. - Bir sanat eserinin bünyesine gelen ölmezlik ruhu bu
ilhamdan doğar.
|
İlk(s)el sanat
|
Primitif sanat, ilkel kavimlerin yani okuma yazma devresine gelmemiş
olan kavimlerin sanatı. Biz bu sanatları Kuzey ve Güney Amerika, Malaya’da,
Pasifik Adalarında, Eskimolarda, Afrika kavimlerinde görüyoruz. Mimarilerinde
ağaç, saz, balçık çamuru, hayvan postu ve dokuma görülüyor.
Heykel sanatları ağaç ve kilden yapılmakta idi. Ender olarak taş
işçiliği görülür. Ata tanrılar, hayvan tasvir ifadeyi kuvvetlendiren bir
stilizasyon içinde yapılmışlardır. İlkel heykel sanatı bilhassa zencilerde
son derece olgun bir ifadeye ulaşır. Hatta arkaizmi aşan ölçü ve ifadede,
teknik bakımdan bir çeşit klâsike sanatı. Göçebe kavimlerde heykelin rolü
olmuyor. Resim yalnız eşyaların süslenmesinde kullanılıyor. Serbest olarak
resim ender alarak görülüyor. Yalnız Buşman’ larda, büyük bir doğa izlenimine
dayanan eserler görüyoruz. “Tabii kavimler” denilen okuma yazma bilmeyen
kavimlerin sert kontrastlı bezemeye karşı içten bir eğilimleri vardır. İlkel
kavimlerin eserlerinde doğa görüntüsü yerine, doğa unsurlarının kompozisyon
yani mantıki düzen hakimdir.
|
İllüzyon
|
Bkz. Yanılsama
|
İmaret
|
Bu sözcük eskiden cami, kale,
misafirhane, medrese, türbe, kaşhane, hastane ve bunun gibi birçok binalara
denildiği gibi, fakirlere yemek verilen binalara da imaret denmiştir. İmaret
sözcüğünün bu iki anlamda kullandığını seyahatname ve edebi kitaplarda da
görüyoruz.
|
İmaj (Fr. image):
|
hayal.
|
İmge
|
Gerçekliğin zihindeki yansıması. Bir şeyin, fikrin ya da ki¬şinin
zihindeki izlenimi, düşüncesi veya resmi, imge gerçekliğin tıpatıp kopyası
değil; gerçekliğin zihni süreçlerle yeniden ku¬rulmuş biçimidir ve bu nedenle
yeni bir şeyi temsil eder. İmge çok kapsamlı ve çok katmanlı bir yapıya
sahiptir. Zihinde imge oluşurken, sadece algılanan gerçeklik değil kişinin
geçmiş ya¬şantısı ve deneyimlerinden o anki duygusal durumuna kadar birçok
farklı öğe etkide bulunur. Yaşantının; deneyim ve biri¬kimin zenginliği
ölçüsünde imge alam da genişler, imge, hem düşünsel alanda hem de görsel
alanda varolabilir. N.K.
|
İmgelem
|
Hem gerçek olarak algılanan
hem de duyulara sunulan bir şeyin imgesini üretmek için beyni kullanma.
İmgelem terimi, genel olarak beynin yaratıcı gücüne gönderme yapar.
• "Ben imgelemimi yazmak için bir sanatçı kadar yeterliyim.
İmgelem bilgiden daha önemlidir. Bilgi sınırlıdır. İmgelem dünyayı
kuşatır", Albert Einstein.
• "Sanatta imgelem, varolan bir şeyin en katıksız anlatımını
nasıl bulacağını bilmeye dayanır, ama nesnenin kendisini yaratma ya da
keşfetmeye asla", Gustave Courbet.
• "Kafamın içinde, bir belirip bir kaybolan, kesinleşmemiş
birtakım resimler dolanıyor", Van Gogh.
• "Dehanın kaynağı sadece imgelemdir. İmgelem ise başkalarının
göremediği anlamları görmek ya da başkalanndan farklı olarak görmektir",
Eugene Delacroix.
• "İmgelem gerçek, ama sihirli bir halıdır", Norman Vincent
Peale. N.K.
|
İmgesel Tasarım
|
Resimde ya da sanatın başka bir alanında konuyu betimlerken, bir
modele bakmadan o konuyu tamamen zihinsel imgeye dayanarak (hayali olarak)
betimlemek.
Imitasyon Latince 'imitation teriminden türeyen imitasyon terimi,
varolan bir sanat eserinin aynısını yapmaya çalışmak anlamına gelir.
N.K.
|
İnceltici
|
1— Yağlıboyayı sulu hale
getirmek için kullanılan terpentin, haşhaş yağı ve sakız karışımı sıvı 2—
Yağlı boyaya karıştırılan haşhaş yada keten yağı 3— Terpentin gibi
sulandırıcılara denir
|
İnis (Fr. initiale):
|
El yazması ve baskı kitaplarında kullanılan başlangıç harfleri.
Bunlar
büyük, yerine göre renkli, süslü harflerdir. İlk inisler 5. y.y.’da
görülüyor. 7.y.y.’don itibaren bilhassa Gotikde inisler el kitaplarında çok
kullanılmış ve zamanımıza kadar değerini korumuştur.
|
İnka sanatı
|
Eski Güney Amerika sanatı. 1. Peru dağlarında İnka
halkı tarafından yapılmıştır. Taş inşaatta dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş
bir mükemmellikte işlenmiş yapılar kurmuşlardır. Renkli keramik, dokumalar ve
örgü işleri bakımından İnkalar bütün dünyanın ilgisini çekmiş etnografik
eserler vermişlerdir. 1.. tamamen taç kültürü ile ilgilidir. Ör. Mısır
kültürü gibi.
|
İntarsia (kakma).
|
|
İnterieur ( enteriyör).
|
Bina içini gösteren resim. Ortaçağda enteriyör
bazı çizgilerle ima edilmiştir. İlkkez 15. y.y.'dan itibaren perspektif
kurallarına uygun olarak enteriyör resmi başlar.
|
İpek baskı (Alm. siebdruck)
(Fr. Sérygraphie) (İng. Silk Screen):
|
Bir kasnak altına gerilen ince dokulu bir bezin yüzeyi çizilen bir
resme uygun olarak boya gelecek kısımlar açık bırakılacak, boya gelmeyecek
kısımlar ise yağlıboya ile kapatılacaktır. Bu işten sonra kasnak içine boya
konur. Ve bir cetvel ile boya kasnak içine yaydırılarak bezin boyanmamış olan
yerlerinden sızdırılarak kasnak altına konan resim kâğıdı üzerine geçirilir.
Bu teknik ile kasnaklar çoğaltılarak ve her renk için bir kalıp yapılarak çok
renkli baskı resimler yapılır. Bugün bez yerine çok değişik gereçler
kullanılmaktadır. Bugün ipek baskı foto tekniği ile birleştirilerek yeni bir
çoğaltma tekniği olmuştur.
|
İskele
|
Yapılarda yüksek kısımların yapılması için kereste ile kurulan
çatmalar. Bugün artık demirden iskeleler de yapılmaktadır. Buna yapı iskelesi
denilir. İskeleler çeşitlidir. Ayrık iskele, çıkma iskele, a ve salıncak
iskele gibi. Birde ressamların duvar ve tavanlara resim yapması için tavana
kadar yüksek ayaklarında tekerlek olan iskeleler vardır.
|
İskelet
|
Kilde yapılan heykel çalışmalarında kilin üzerine yapıştırıldığı ve
figürün ayakta tutulması için yapılan demir ve tel iskelete denir.
|
İstinat ayağı
|
Kubbeleri taşıyan bina duvarının dışa olan yayılma kuvvetini
pekiştirmek için, duvarı dıştan tutucu dayanaklardır. Gotik ve Osmanlı camilerinde
de istinat ayaklarına rastlanır.
|
İstinat duvarı
|
Arkasında toprak vb. bulunan, yukarı tarafından altı geniş olan
yanlara olan mukavemeti fazla duvarlardır. Bilhassa arkasında yüksek toprak
tabakası olan yerlerde yapılır
|
İstinat kulesi
|
Camilerin dört bir tarafında duvarların birleşme noktalarında kubbe
ağırlığına duvarların direnme gücünü arttırmak için yapılan kulelerdir.
|
İşçilik
|
Sanatta işçilik yani sanatın mesleki tarafı eski çağlarda büyük bir
titizlikle öğrenilir ve eserin yapımında bilhassa resim ve heykelde önem
kazanırdı. Eserde işçilikle bir çeşit mükemmele gitme vardır ki, buna
perfection denir. Sanatta işçilik bilhassa çağımızda önemini kaybetmiş
görünmektedir. Sanatta emekle yapılmış eserlerde işçilik söz konusudur.
|
İyonik sistem
|
(sütun sistemi).
|
İyonik sütun (sütun sistemi).
|
İyonik sütunların başlıca
özelliği başlıklarda kenarlara doğru taşan kıvrık kısımlardır. Yivler de
çubuk biçimindedir, İlk olarak Orta Yunanistan’da M.Ö. 570 de görülür ve bina
içinde bu sistem kullanılmıştır.
|
İzlenim
|
Resimde ve heykelde doğadan edinilen intiba, görüntü.
|
Sözlük
▼
Sanatçılar
▼
Sanatçılar
▼
Sanat Tarihi
▼
Akımlar
▼
Sanat Alanları
▼
Mimarlık
▼
Müzik
▼
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder