Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

B

Bâb

Kapı.
Babil Sanatı (Eski)


Babil Sanatı (Yeni)


Baca kaşı 
Köy evlerinde ocakların duvarlardan olan çıkıntısı üzerinde bulunan ve rafa benzeyen bölüm. Buraya şişe, lamba v.b. gibi eşyalar konur.
Bağa
  Saçaklardaki asma olukları tutmak için kullanılan demir çengeller ve ahşap oluklarda yelkovan tahtalarını kirişe bağlayan oluklara verilen ad. Oluk bağası, kanca başı, bilezik.
Bağdadi
Eskiden bizde evlerin duvarları, kalın kalasların arası aralıksız olarak ince çıtalarla kapatılır üzerine sıva sürülerek yapılırdı. Bu usul hem evin sıcak olmasını sağlar hem de rutubeti önlerdi. A.T.

Ahşap karkas yapılarda ana taşıyıcıların sık aralıklı yatay çıtalarla kaplanarak bu yüzeyin kıtıklı bir harçla sıvanması biçiminde uygulanan yapım tekniği. Bağdadi çıtaları genellikle 1 cm kalınlığında, 2-3 cm genişliğinde olur. Bu tekniğin örnekleriyle hem Batı'da, hem de Türkiye'de sık sık karşılaşılır. Özellikle eski İstanbul evlerinde iç duvar yüzeyleri her zaman bağdadi tekniğiyle sıvanmıştır. Batı'da ise bağdadi, ahşap karkas yapıların duvarlarından başka, kat döşemesi ahşap taşıyıcılı olan kagir yapıların tavanlarında da kullanılmıştır. Bu ikinci kullanım biçimine Türkiye'de çok daha seyrek rastlanır. İklim koşullarına ve darbelere dayanıksızlığı nedeniyle bağdadi, dış yüzey kaplaması olarak hemen hemen hiç uygulanmamıştır. Bağdadi sözcüğünün kökeni belirsizdir. Eski Türkçedeki "bağdamak" eyleminden Farsça kurallara uygun bir sıfat olarak türetildiği düşünülebilirse de, bunu doğrulayacak hiçbir veri yoktur. A.B.
Bağlı 
Eski saray, konak ve şatolarda hizmetçilerin oturmaları için esas binadan ayrı olarak yapılan binalara denirdi.
Bağırıcı renkler 
Resim sanatında insanın gözünü rahatsız eden fazla sert ve çiğ renklere denir. Bir renk, tablo içinde tonalite bakımından yerini bulmazsa rahatsız edici bir nitelik kazanır.
Bağlantı taşları 
Bir duvarın bir tarafına, sonradan ilavesi düşünülen ikinci bir duvarın bağlanmasını sağlayacak, dişli gibi bırakılmış tuğlalara denir.
Bağlayıcı sistem (Alm. Gebundenes System, guodratischer Schematismus):
Roman kilisesi planında, bazilika ile çapraz geminin kesiştiği transept karesinin, kor, orta-gemi ve haç-tonozlar düzeninde, ölçü birimi olarak kullanılmasına denir. Yan-gemilerde, ölçü birimi olan kare ya da dikdörtgenin boyutlarının yarısı alınır.

Bağlayıcı tuşlar  (Fr, rappel de ton):
Aynı rengin tonlarındaki tuşların resim yüzeyinde dolaşması.
Bahçe sanatı 
İki türlü bahçe düzeni bugüne kadar görülmüştür. 1 — Düzenli, sağlam bir geometrik tertip içinde biçimlendirilmiş bahçe anlayışı. 2 — Serbest doğa görüşüne uygun olarak düzenlenen bahçe tipi, Eski Mısır ve Yunan bahçeleri düzenli, geometrik ve simetrik anlayışta idi. Barok Avrupa sanatı saray bahçelerini ayni geometrik ve simetrik düzende yapmıştı. Pompei’de Roma evinin peristili içinde heykellerle süslü bahçeler görülüyor. Arapların bahçe anlayışı akan su ve havuz esprisi üzerine kurulmuş olup keyif için yaratılmış olan bir atmosfere dayanır. Elhamra sarayındaki Generalife bunun güzel bir örneğidir. Çin bahçeleri simetrik düzenli anlayışa dayanmaz. Çinli, bahçe manzarasını ön plana alır. Ağaç grupları, pavyonlar, köprüler akan su ve tabii gibi olan göller Çin bahçe sanatının öğeleridir. Bizde bahçe mimarisinin gelişimi üzerine yazılmış bir kaynak görülmemekle beraber, hendesi bir bahçe sistemi de yoktur. Genel olarak meyve ağaçları ve çiçek yanyana bizim loş avlulu Türk evlerinin yeşil ve sakin atmosferini yaratmaktadır. Eski bahçe mimarimiz Barok Avrupa sanatının ülkemize girişinden sonra yok olmuştur.

Bakanal  (Fr. Bacchanale):
Eski Yunanın şarap tanrısı, olan Bakus’un bayramına verilen isimdir. Bu bayramlara ait sahneler ilk olarak 14. y.y. İtalyan ressamları tarafından ele alınmış ve sonra Velasquez, Rubens ve 19. y.y. sanatçıları tarafından resimlerine konu yapılmıştır.
Bakış Açısı
'Bakış açısı' terimini üç farklı şekilde tanımlamak mümkündür:
1) Sanatçının bir konuyu resmetmek için baktığı varsayılan nokta.
2) Bir sanat eserini algılama biçimi.
3) Bir konuya yaklaşım biçimi. N.K.
Balahane 
Bazen, medreselerin üst kısmında, müderrisler için yapılan odalara verilen ad.
Balbal
Hunların mezarlar etrafına diktikleri taşlara denir.
Balçık
   Göllerin ve bataklıkların dibinde yumuşak, işlenmeğe müsait bir çamurdur. Balçık kap kacak, heykel ve kireç yapımında kullanılır.
Baldaken  (Fr. baldaquin; Alm. Baldachin):
Avrupa krallarının tahtları üzerindeki kıymetli kumaş ve tahta oymalı süslerle yapılmış olan görkemli tavanlı cibinliğe benzeyen tepelik.A.T.

Mimarlıkta bir altar ya da mezarın üzerini örten, kolonlarla taşınan, mekânı sınırlayan duvarlardan bağımsız, sundurma biçimli örtü. İspanyolcada bir altar ya da kapının üzerine gölgelik olarak asılan ve Bağdat'tan ithal edilen özenli brokar işlemeli örtülere verilen baldaquin adından türeyen baldaken sözcüğü, daha sonraları bir altar üzerinde yer alan, yapıdan bağımsız tavanları tanımlar olmuştur. A.B.
Balkon 
Bir binanın zemin katı üstünde bina bedeninden dışarı çıkıntılı açık havaya kapalı olmayan yer. Eğer balkonun etrafı ve üstü kapalı olursa buna cumba denir.
Balmumu 
Resim boyalarından yağlıboyanın imalinde özellikle b. kullanılır. Yağlı boyanın yapılma sına yarayan keten ya da haşhaş yağınnı içine % 2 oranında yoğa ısıtılarak karıştırılır.
Banal
Gerek içerik gerek biçim açısından özgün olmayan; kaba, bayağı, sıradan ve anlamsız ürünleri tanımlamak için kullanılan terim. N.K.
Barbar Sanatı
'Barbar' terimi, Yunanlılar ve Romalılar tarafından kendilerinden olmayanlar için kullandıkları genel bir kavramdı ve genellikle dışarıda olan, biz olmayan anlamını taşımaktaydı. Yunanlılar ve Romalılar kendi kültürlerinden olmayan, yabancı gördükleri toplulukların sanatı için de 'barbar sanatı' terimini kullandılar. N.K.
Baptisterium
Hıristiyanlık dininde çocukların vaftiz edildiği kilise, vaftizhane.

Baraka(Fr. baraque): 
Türkçe bark = barınacak yer anlamına gelir. Barakanın buradan alınmış olduğu sanılmaktadır.

Barbakan
  Kalelerin duvarlarında düşmana ok atmak için açılmış dar pencere deliklerine verilen isimdir
Barbata
  Kalelerde duvarların üstünde, mazgallar ve mazgal siperlerinin bulunduğu, bir dişli gibi gözüken duvarlar

Barbane 
Eskiden postacıların ve kervanların konak yerlerinde, eşya muhafazasına yarayan ve mahzenleri bulunan binaya denirdi.
Barbizon Okulu
İngiliz sanatçı John Constable'dan esinlenerek kır resimleri yapmaya başlayan ve o güne kadar hakim olan insan figürü resmetme geleneğini kıran bir grup Fransız sanatçıyı tanımlamak için kullanılan terim. Théodore Rousseau, Georges Michel ve Jean-Francois gibi sanatçılar akademik gelenekten kopup, Fransa kırlarını realist bir şekilde betimlemeye başladılar. Bu sanatçılar, Batı manzara resminin temelini attılar. Birçok resmin konusu Fontainebleau Ormanı idi. Bir diğer popüler konu ise köylülerdi. Corot, J.-B. Camille (1796-1875) Daubigny, Charles-F. (1817-1887) Dupré, Julien (1851-1910) Fiers, Camile (1802-1868) Hunt, William M. (1824-1879) Martin, H.Dodge (1836-1897) Michel, George (1763-1848) Millet, J.-François (1814-1875) Rousseau, T. (1812-1867) Troyon, Constant (1810-1865) Veyrassat, Jules J. (1808-1893)
N.K.
Bark
Barınacak yer anlamına gelir. Ev bark deyimi de buradan gelmiş olmalıdır.
Barok

Baru kalkanı 
Barbatalarda kale mazgallarının her iki tarafında bulunan adam boyundaki siper. Yani barbata dişlilerinden her biri.
Baskı resim 
Güzel sanatlar alanındaki baskı resimler grafik teknikleri içinde yer alır. Bu alandaki baskı çeşitleri, serigrafi (ipek baskı) litografi baskısı, gravür baskısı, linol baskı ve tahta baskılardır. ( grafik).     
Basic design  (Alm. moderne Formgebung, İng. Basic design):
Çizgi, nokta hacim, yüzey ve renk olarak malzemelerin bünyesine uygun Kompozisyonel araştırma, yaratıcı, biçimlendirici çalışma. Malzemelerin imkânlarını araştırarak yapılabilecek sonsuz biçimlendirme ve düzen çalışmaları. Bu sözcük ilk kez Bauhaus okulundaki öğretmenlerin araştırmalarında doğmuştur. Bugün, Batıda ve ülkemizde mimarların ve diğer sanatçıların yetişmesinde çok önem verilen bir ders olmaktadır.
Baş kemer (Fr. archivolte; İng. archivolte; Alm. Bogeneinfassung, Bogenlöufe, Bogenleiste):
Bir kemeri çerçeveleyen silme. Bütün silme ve süsleriyle beraber bir portalin kemeri. Bir portalin kemerini meydana getiren, merkezleri bir içiçe kemerlerin heyeti umumiyesi. Taç kemer.
Batik
Asya’dan Avrupa’ya geçmiş bir kumaş baskısı tekniğidir. Türkistan’da, Hindistan’da, java ve Malezya’da bu teknik yaygındır. İlk kez Avrupa’ya getiren Hollandalı Thornprikker olmuştur. Batik’in yapılışı şöyledir: bir bez üzerine istenilen motif çizilir. İlk boyanacak kısımlar boş bırakılarak boyanmayacak kısımlar baştan aşağı eritilmiş balmumu ile kapatılır. Sonra bez, kumaş boyası içine batırılır. Bez, boyayı aldıktan sonra çıkarılır ve kurutulur. Terpentin içine batırılarak bezin üzerindeki balmumu çıkarılır. İkinci kez, bezin nereleri boyanmak istenirse o kısımlar açık bırakılarak diğer kısımlar balmumu ile kapatılır ve boyaya batırılır. Sonra gene terpentin için de balmumlu kısımlar eritilir. Çeşitli renkleri üstüste getirerek daima yeni desenlerin çıkmasını mümkün kılan batik Doğunun bulduğu güzel tekniklerden biridir.

Bazalt  (Fr. basalte; İng. basalt; Alm. Basalt):
Siyaha yakın kurşuni renkte, volkanik sert bir taş cinsi. Mihenk taşı.
Bazilika (Lat. basilica; Fr. basiligue; İng. basilic; Alm. Basilika):

İçi, iki sıra sütunla, ortadaki daha geniş ve yüksek olmak üzere üç sahına bölünmüş dikdörtgen biçimindeki ilk Hıristiyan kiliselerine denir. Bazilika sözcüğü, Atina Pazarında Archon Basileus’un makamından gelir. Romada dikdörtgen biçiminde, sonunda mihrap gibi bir çıkıntısı olan mahkeme salonlarına denirdi. Bütün bazilika’lar uzunlamasına, birlik ifade eden bir salon ve iki yanda yan sahınları ve salonun sonunda da apsisi olan yarım çember biçiminde bir tribuna bulunur. Hıristiyanlık bazilika’yı Romalılardan cemaatin toplantı binası olarak benimsedi. Hıristiyan bazilika’sı zamanla gelişti. Yan sahınlardan yüksek bir Orta sahın bunun iki yanında birer yan sahın yer alırlar. Orta sahının içine ışık, yan sahınların üzerindeki duvarlar da açılan pencerelerden gelir. Orta sahının sonunda apsis yer alır. Sonradan apsisin önünde, bütün bazilika’yi kesen ve ona bir istavroz biçimi veren çapraz bir salon yer alır (Transept). B. Roman ve Gotikte esaslı, mekân değişikliklerine uğrar. ( Roman sanatı, Gotik).

Bazuyı der 
Kapı sövesi.
Bedesten 
Üstü kapalı çarşı. Bezciler çarşısı anlamına gelen
Beğeni
'Beğeni' terimini iki şekilde tanımlamak mümkündür:
1) İletişim sürecinde, alınan mesajdan hoşlanma ve mesajın olumlanması ve talep edilmesi durumu.
2) Güzelliğin insanda yarattığı öznel duygu. Sanat eserlerini, duyum ve deney yoluyla yargılama; iyi ve güzel yönlerle eksiklik ya da hataları ayırt edebilme yetisi. Kişisel bir tercih ya da hoşlanma.
• "Beğeni ressamın ölümüdüré, Walter Sickert.
• "Beğeni öyle korkunç bir şeydir ki; o yaratıcılığın en büyük düşmanıdıré, Pablo Picasso. N.K.
Beki kulesi 
Orta çağlarda Avrupa’da kalelerden düşmanı uzaktan görmek için yapılan gözcü kulelerine denir.
Belgi
Eskiden dükkânların kapılarının üstüne o dükkanın alâmeti olarak demirden işlenmiş hayvan şekillerinde alemeti farikaları, nişanları asılırdı.
Belirti
Göstergenin gösterilen ile bir neden-sonuç ilişkisi kurduğu gösterge çeşidi. Doğal, istem dışı ya da amacı olmayan bir olgu olan belirti, dış gerçeklikle bir bitişiklik ilişkisi kurar. Bu ilişki, belirtiyle işaret ettiği olay arasındaki bağlantı, insanlar tarafından oluşturulmayan deneysel bir olgudur. Belirti, istem dışı, iletişim amacı olmayan, ama mutlaka bir anlamı olan doğal bir göstergedir ve ancak onu yorumlamasını bilene bir şeyler anlatır. Belirtide gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki nedenlidir. Sararmış kuru yapraklar sonbaharın belirtisidir. Ayak izleri, birinin oradan geçtiğinin/yürüdüğünün belirtisidir. Hastalık semptomları, markalar ve damgalar en sık görülen belirti örnekleridir. N.K.
Bengü
Anıt, abide anlamınadır. Osmanlıcada anıt demektir.
Benna
Kagir inşaat ustası, mimar.
Bereket boynuzu  (Lat. cornu copiae; Fr. corne d’abondance; İng. horn of plenty; Alm. Frucht horn; Arap. Karnu’l-bereke, kar nul’-hısb):
İçinden çiçek ve yemişler taşan sulh ve bolluğun sembolü boynuz motifi.
Beşik kemer 
Yarım çember biçiminde  kemer ( kemer).
Beşik tonoz 
 ( tonoz).
Beti (Fr. figure):
Resim ve heykel sanatlarında insan ve hayvan biçimlerine denir, Eski Türkçede yüz ve biçim anlamınadır.
Beti taşı  (Fr. Stél)
Kitabe taşı
Betonarme  (Fr. Beton
). Joseph Monnier adında bir Fransızın bulduğu betonarmeyi olarak Auguste Perse adında bir Fransız 1905 yılında inşaata uygulamıştır.
Beyaz boya
Resim sanatında kullanılan beyaz boya çeşitleri; kurşun beyaz ile çinko beyazıdır. Kurşun beyazı çok zehirli bir maddedir. Yağlı boya olarak mükemmel sonuçlar alınabilir. Her boya ile karıştırılmaz. Örneğin içinde kükürt bulunan boyalarla kurşun üstübeci karıştırılmaz. Goronce’ın rengini tamamen soldurur. Rouge de Saturne üzerine de etkisi kötüdür. Kadmiyum sarısı, outremer ile karışımları da fena sonuç verir. Blanc de zinc denilen çinko üstübecinin ise hiçbir zararlı etkisi yoktur. Sulu boya yapımında da çinko beyaz, kullanılır.
Beyt  (İng. bayt; Alm. Bit; Arap. bayt):
Ev, daire, oda.
Bezeme—süsleme (Fr. ornement; İng. ornament; Alm. Ornament, Verzierung):
Lat. den gelir. Bezeme ile dekorasyon karıştırılmamalıdır. Dekorasyonda bütün süsleme alanları kastedilir. Bezeme ise sistem halinde tekrarlanan süsleme motifidir. Her ülkedeki üslup devirlerinin ayrı bir bezeme buluşu vardır. Bezeme’de geometrik olarak hayvan ve bitki gibi doğa unsurları üsluplaştırılarak tekrarlanan bir motif haline getirilir.
Bezir isi mürekkebi
Bezir yağı yakılarak meydana getirilen isten yapılan mürekkep.
Bezir Verniği
Kaynatılmış keten yağına denir. Bir adı da Osmanlı beziri
Biblo  (Fr.)
Porselenden yapılan küçük heykel.
Biçim  (Fr. forme):
Bir şeyin şekli anlamına gelir. Tabloda biçim, o tablonun tümünün yapı bakımından kuruluşuna denir. Plastik sanatlarda biçimin, derinliği olan bir anlamı vardır. Bir tablonun biçimi dendiği zaman, tablonun konusu dışındaki muhtevası kastedilmektedir. Bu bakımdan konu ile muhteva yani biçim ayrı ayrı hususlardır.
Biçimcilik/Formalizm
-Bağlamsal ya da içeriksel nitelikleri değil de biçimi/formu vurgulayan bir estetik ve sanat eleştirisi kuramı. Sanat eserinin sosyal, tarihsel ve içeriksel bağlantıları yerine biçim üzerinde yoğunlaşır. Biçimciliğe göre sanatta en önemli olan şey, sanatın ilkelerini kullanarak sanatın elemanlarını en etkili biçimde düzenlemektir.

 Biçimci kuram 'yapısalcılık' olarak da bilinir. 1960'lı ve 1970'li yıllarda biçimcilik, en güçlü eleştiri yaklaşımı olarak kabul gördü ve sanatçılar da bu yaklaşıma dikkat ederek eser ürettiler, Biçimci sanat kuramına göre; bir sanat eseri, sanatçısından, alıcısından ve üretildiği tarihin toplumsal ve kültürel koşullarından bağımsız, kendi başına yeterli olan, kapalı, dilsel bir düzendir. Biçimci eleştiri, sosyo-politik çözümlemelerin aşırılığına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Biçimciler, sanatın bilgi aktarmak gibi bir görevinin olmadığına, bu tür görevler sanatın değerinden kaybettirdiğine inanırlar. Sanat eserinin kendi içinde 'organik bir birliği’ olduğunu savunan biçimcilik, bir yapıtın değerlendirilmesinde renk, çizgi ve kompozisyon gibi biçimsel değerlerini birinci planda tutar. Daha çok görsel sanatlara yönelen biçimcilik soyut sanatın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Geometricilik, kübizm, konstrüktivizm gibi 20. yüzyılın sanat akımları, malzemeden, yani maddeden ve onun biçiminden ayrılmayan, soyut birtakım biçim ve niteliklerle uğraşan akımlardır. Bu sanat türlerinde akıl kadar sezgi de büyük rol oynar. Sanatçının, oran ve bağlantılarla ilgili olarak kendi iç uyum duyusunun ve sezgisinin, kütle, kontur, renk ve tonlar gibi somut, maddesel öğelerle anlatımı dışında hiçbir dış amaca yönelme yoktur. Saf, bir anlamda hiç işlevsel olmayan soyut resim ve heykel gibi saf ve salt biçimlerle uğraşır. Biçimci kuramın temsilcileri ise Clive Bell ve Roger Fry gibi kuramcılardır. Onlara göre sanatın özü, sanatın kendisi dışında bir şeyle olan ilişkisinde değil, bizzat kendi öğeleri arasında kurulan düzendedir, sanat eserinin yapısal özelliklerindedir. Onun için de çizgi, renk, düzlemler, her biri nesneymiş gibi işlev görerek mecazi bir 'işaret', kavramsal ve soyut sanata ulaşıp, sanatın kendinde kalınır. Ayrıca bkz. Rus biçimciliği. N.K.
Biennal
Terimin Türkçe karşılığı 'iki yılda bir'dir. Sanat alanında ise iki yılda bir düzenlenen dünyanın en büyük uluslararası avangard sanat sergisini tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu sergi uluslararası bir panel ile değerlendirilir. İlk Biennal, Venedik'te 1895 yılında düzenlendi. Bu sergide 16 ayrı ülkeden sanatçıların çalışmaları sergilendi. Daha sonra birçok ülke kendi 'biennal'ini düzenlemeye başladı: Paris Biennali, Tahran Biennali, Tokyo Biennali. Türkiye kendi biennalini 1987 yılından beri İstanbul'da düzenlemektedir. N.K.
Biklinum  (Fr. biclinium):
Eski Romalılarda iki kişinin yemek yemesi için uzanarak oturulan bir çeşit kerevet, kanepe.
Bilezik  (Fr. anneou de colonne, annelet; İng. ring; Alm. Ring): 
Sütün gövdesi üzerine, sütünu çepeçevre kuşatacak biçimde takılan, hafif çıkıntılı madeni halka. Çember, kuşak.
Bimarhane
Hastane, dârüşşifa.
Bina emini
İnşaatlarda ödemelerin yapılması, malzeme ve işçi sağlayarak inşaatın düzenli yürütülmesinden sorumlu olan kişi.

Bindirme taşı 
 (Fr. tas de charge; İng. corbelling, spring; Alm. Anfoenger): Kemerlerin başladığı yere konulan çıkıntılı yastık ya da üzengi kısmı. Üzerine bir diğer mimari unsurun bineceği çıkıntılı kısım.
Binek taşı 
Eskiden saray ve konakların önünde ata binmeğe yarayan ve birkaç ayak merdivenle çıkılan, ata kolaylıkla atlanacak yüksek yer.
Bingi
( pandantif).

Bitüm
  Siyah renkte bir çeşit asfalt bayadır. Bitümle yapılan boya şeffaf ve sepya rengine olur. Barok çağı ressamları b. kullanmışlardır. Bitüm çok geç kurur ve bu bakımdan zamanla tuval yüzeyinde akıntılar yapar. Artık kullanılmamaktadır.
Blokaj  (Fr. blocage; Ing. rough, walling, rubble; Alm. Füllsteine, Zwicksteine):
Bir duvarın harç ve kaba taşlarla örülmesi. Muntazam büyük taşlarla kaplanmış duvarların iç kısmının harçla karışık olarak taşlarla doldurulması.
Brikolaj
Fransızca önemsiz şey anlamına gelen 'bricole' teriminden türeyen ve kolayca elde edilebilen şeylerden oluşturulan çalışma anlamında kullanılan terim.N.K.
Bodrum
 Yerle bir olan zemin katının altında kalan kota denir.

Bohem
Yeteneklerini kullanacak imkânları bulamamış, düzensiz, savruk yaşayan ressam, aktör, müzisyen vb. entelektüelleri işaret etmek için kullanılan bir terim.

Bohem kavramının tarihteki yansıması romantik dönemin bohemi, natüralist dönemin bohemi ve empresyonist dönemin bohemi olmak üzere üç evrede gerçekleşti. 19. yüzyılda bohemlik burjuva yaşamına karşı yapılan bir gösteriydi ve Fransa'da sınırları belli olmayan bir olguydu. Empresyonist dönem, toplumdan çekilmiş olan ve birbirinin tam tersi olan iki tür sanatçı tipi ortaya çıkardı. Bunlardan biri bohemler, diğeri de Batı uygarlığından kaçıp uzak ülkelere sığınanlardı. Her iki sanatçı tipi de kendilerini çoğunluğun anlayamadığı şekilde ifade ettiler. Zorunlu oldukları için sefil bir hayat yaşamadılar. Çünkü bohemler, genellikle üst sınıfa mensup ailelerin çocuklarından, sanatçılardan ve öğrencilerden oluşmaktaydı. Burjuva olan ailelerinden farklı bir yaşam sürdürmek; özgür ve cömertçe yaşayan insanlar olmak için toplumdan ayrılmışlardı.N.K.
Bordür  (Fr. bordure; Ing. border; Alm. Randleiste, Rahmen; Arap. itar):
Kapı ve pencere gibi mimari kısımların, panoların, halıların etrafını kuşatan, çerçeve mahiyetinde, süslü ya da süssüz, düz ya da çıkıntılı, dar ve uzun parçalara denir. Kenarlık, pervaz.
Boşluk korkusu  (Lat. horror wacui; Fr. horreur de vide; İng. horror of the empty space; Alm. Sheu yor dem leeren Raum, Fülltrieb. Arap. havfu’l-ferağ):
Tezyin edilecek bir yüzeyi boş bırakmaktan korkarcasına doldurma.
Boya
Bünyesinde renk ihtiva eden maddelere boya denir. B,’lar iki kısma ayrılır. 1. Boyayıcı boya’lar.
2. Başka bir maddeyi boyamayan bizzat kendi kendine renk olarak kalan maddeler. Boyayıcı b.’lar kumaş b.’ları, diğeri ise renkli cevherlerdir. Boyaycı b.’lardan resim boyaları ve dekorasyon boyaları yapılmaz. Bu bakımdan resim b.’ları, maden oksitleri, renkli taşlar ve bir de taklit b.’lar için kullanılan ve bünyesine boyayıcı b. olan taşlardır. B.’ların ya
pıldıkları yapıştırıcı maddelere göre b.’lar isimlerini alırlar. Örneğin: yağla karıştırılıyorlarsa yağlı b.. su ile karıştırılmışlarsa sulu, yumurta ile karıştırılmışlarsa yumurtalı b.’lar, mumlu b.’lar vb. A.T.

Renk materyali. En çok bilinen boya türleri şunlardır: Tempera, enkaustik, kuru boya, yağlıboya, suluboya, guaj ve akriliktir. N.K.
Boya resim  (Fr. peinture; İng. Painting; Alm. Molerei):
Boya resim insanın doğaya ve topluma karşı kendi davranışını aksettiren bir anlatım olanağıdır. Boya resim tarih boyunca bir üslüp gelişimine de sebep olmuştur. Arkaik, klasik, barok anlatım,, çeşitli ülke sanatlarının bünyesinde görülmektedir. 8. 19 y.y.’ın sonuna kadar doğa görünüşleri ile ilgilendiği halde, 20. y.y.’ın ilk yarısından itibaren soyut anlatıma yönelmiştir. Ayrıca doğu ülkelerinde boya resim satıhta ve hacımdan yoksun bir anlatıma, yan yana figürlerin düzenlenmesine (juxtapos) önem verdiği halde. Batıda Avrupa, figürlerin bir bakış noktasına göre düzenlenmesine ve bilimsel perspektife göre kompozisyonuna önem vermiştir. Ayrıca boya ile üstüste bir çalışma ve komposisyona (super posé) Batı resmi değer vermiştir. 20. y.y.’a kadar valör resmine önem vermiş olan Batı, çağımızda renk anlatımına yönelmiş ve resmi satıhlaşmıştır. boya resim, Batı dünyasında figür kompozisyonunun, peyzajın, natürmortun, tarihi konuların boya ile işlendiğini görüyoruz. Zamanımızda ise boya resim’de boyanın görüntüleri değerlendirilmek istenmiştir.
Bölüm (Alm. joch; Fr. Travée)

1- Roman ya da Gotik kiliselerde haç ya da kaburgalı haç-tonozla örtülü her oylum parçası. 2- Karşılıklı iki kemer arasında yer alan üstü örtülü bölüm.

Buhurdan 
Camilerde ve evlerde güzel kokular vermek için içinde ateş yakılan süslü kaplara denir.
Bulunmuş Nesne
Sanatçı tarafından hiçbir şekilde değiştirilmeden seçilmiş, elde edilmiş ve sergilenmiş; gerçekte sanat eseri için tasarlanmamış nesne. Bulunmuş nesne, kolaj resimde ve heykelde kullanılan, ağaç dalı, deniz kabuğu gibi doğal nesneler için kullanıldığı gibi bir resmin ya da heykelin estetik değeri ya da kendi içsel değeri için seçilmiş/kullanılmış insan yapımı nesneleri tanımlamak için de kullanılır. N.K.
Burç  (Fr. tour, tour de défanse, İng. tower, defence tower; Alm. Verteidigunsturm):
Kalelerde bulunan yüksek savunma kuleleri.

Bursa üslubu 
Osmanlılarda (1335 — 1501’e kadar) Bursa İznik’teki eserlerin üslubuna denir. Bursa üslubu  ’nda camiler ya çok kubbeli ya da bir kare prisma ve üstünde bir kubbe vardır. B’.nda avlu teşekkül etmemiştir. Cami içinde şadırvan yerini alır. Minare cami bedeninden ayrı bir yer işgal eder. Ayrıca cemaati bir bütün olarak kavrayan klasik Osmanlı mimarisinin esas kubbe ve onun etrafındaki diğer küçük kubbe piramidal bir düzende yerlerini almamışlardır. Bursa Üslubu İstanbul’daki Beyazıd Camii’nin yapımına kadar devam eder.
Buzul Çağı Sanatı

Büst
  Başı ve göğsün üst kısmını içine atan insan heykeli,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder