Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Y

Yağlıboya  (Fr peinture, İng. painting; Alm. Ölmelerei):
Karanfil yağı, keten yağı, haşhaş yağı, ceviz yağı, yağlıboya yapılmasında kullanılan yağlardır. Yağlıboya daha eski çağlarda ve bilhassa Antikitede gemilerin altını boyamak için biliniyordu. Van Eyck kardeşler Vasari’nin dediği gibi aslında yağlıboyayı bulmamıştır. Fakat renkli tozları sikotifle ezerek elde ettiği boyayı ince bir teknikle kullanıp birçok resim yapan ilk kez onlardır. Van Eyck kardeşlerden önce Ortaçağ ressamları eserlerini tempera tekniği ile yapıyorlardı. İtalyaya ilk olarak Antoello da Messeina bu yeni tekniği (1460—70) de Hollanda’dan getirmiştir. İtalyanlar, eskiden tahta üzerine yapılan yağlıboya resmini gerilmiş bez üzerine uygulamağa başladılar. 17. y.y.’da yağlıboya tempera resmini tamamen unutturmuş ve Barok sanatın olanakları ortaya çıkmıştır. Yağlıboya ile süratli çalışmalar yapılması mümkün olmuş ve yeni bir boya kültürü ortaya çıkmıştır. Yağlıboya tablo resmi bize ilk kez Tanzimatla beraber geçmiştir.
Yalama resim 
Kurşun ya da kömür kalemle yapılmış desen ve resimler üzerine suluboya ya da sulandırılmış Çini mürekkebi ile bir açık - koyu değeri koyma tekniğidir. Bu şekilde yapılmış birçok Barok devri resmi vardır. Bugün ise yalama resim adı altında tuvale fırça izi bırakmadan yapılan resimlere denmektedir. Yalama resim adı altında lavi tekniği de bazı kitaplarda yer almaktadır.
Yan sahın  (Fr. nef latéral; Alm.Nebenschiff):
Cami ve kiliselerde ortadaki sahından (nef’ten) sütun ve filpayelerle ayrılmış olan ve ortadaki sahının yanlarında kalan sahınlar. (nef’ler, gemiler.) Yan sahın ekseri ya Orta sahın kadar yüksek tonozlara ya da kubelere sahip olmazlar.
Yanılsama
Birincil olarak resim sanatıyla ilgili olan bir kavramdır ve bir şeyin imgesini oluşturmak anlamında kullanılmaktadır. Aslında düz olan resim yüzeyi üzerinde yaratılan derinlik yanılsaması oluşturabilmek, sanatçıları hep il^endirmiştir. Bu mekan duygusu, çeşitli yöntem ve hilelerle elde edilir. Bunlardan birisi nesneleri birbirleriyle mantıki ilişkiler içerisinde yerletirmektir. Bir başka gelenek, ölçeğe dikkat etmektir. Perspektif dediğimiz yanılsamayı yaratarak ussal mekân yanılsaması yaratmak, resmin önemli meselelerinden biridir. Aynı şekilde gözü yanıltma çabası, 20. yüzyılda da kimi ressamların temel kaygısı oldu. 1960'lı yıllarda Avrupa ve Amerika'da ortaya çıkan Op-art, gözün optik kısmını etkileyerek üçüncü boyut etkisi yaratmaya çalışü. Özellikle siyah-beyaz ve simetriye dayalı resimler seyircide hareket izlerıirni uyandırmaktadır. Kökeni, Josef Albers'in 1920'li yıllarda Bauhaus'da verdiği derslere dayanan bir soyut resim biçimi söz konusudur. Albers, renk kuramları geliştiriyor ve optik deneyler tasarlıyordu. Op-art, en görkemli dönemini 1965 yılında New York Müzesinde düzenlenen büyük Hassas Göz adlı sergiyle yaşadı. Daha sonra dekoratif amaçlı kullanıldı. Victor Vasarely, Bridget Riley önde gelen isimlerdir. Vasarely, 1940'larda iç içe renkler ve geometrik biçimler kullandığı üslubunu geliştirdi. (…)

Rene Magritte de yanılsama önemli bir unsurdur. Gerçeklik duygusu yaratan ipuçlarını bile bile yanlış kullanarak gerçek dünyanın gizeminden kaynaklanan sürprizleriyle bizi geleneksel görme alışkanlıklarımızdan çıkmaya, mantık dışını anlamaya zorlamaktadır. Yanılsama, çoğunlukla resim sanatında kullanılmaktadır; ama diğer sanatlarda da karşımıza çıkar.

Mimarideki yanılsama yöntemleri, Antik Yunan'a kadar uzanır; bir yapıya bakış açısı değiştikçe çizgi ve biçimlerin de ilişkileri değişmektedir. Atina Akropolündeki dikey çizgilerin her zaman düz görünmesi için yere paralel olan çizgileri eğrileştirerek istedikleri sonucu elde etmeye çalışmışlardır.

Kimi resimlerde perspektif imkânsız sonuçlar doğurur. Hoghan’ın gravürleri buna iyi bir örnektir. Yanlış Perspektif 'adlı resminde, uzak bir tepede görünen bir adam, ön düzlemde yer alan hanın penceresinden sarkan bir kadınla aynı büyüklüktedir ve üstelik kadının tuttuğu mumdan piposunu yakmaktadır. Ay¬nı tepede bulunan ağaçlar, bizden uzaklaştıkça daha büyük gö¬rünmektedir. İnekler bizden uzaklaştıkça daha büyük görün¬mektedir. Köprünün diğer tarafından ateş eden adamın tüfe¬ğinden çıkan duman köprünün bu tarafındadır. Bu durum perspektifin bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış kullanılmasıyla ilgili bir durumdur. Bu resim, M.C Escher'in resimlerine de kaynaklık yapmış olabilir. Escher’in resimlerinde bilinçli olarak yanılsama yaratma çabası söz konusudur. N.K.
Yansıtmacı Kuram
 “Sanat nedir”ve “ sanatın işlevi ne olmalıdır” sorularına cevap arayan ilk kuram. Bu kurama göre sanat eserinin birincil işlevi, verili olanı yansıtmaktır; ve bu yargı, hemen hemen her yüzyılda söz konusu oldu. Sanatın yansıtma olduğuna inanlar için sanat hayatın aynasıdır. Bu, bütün sanat dalları için söz konusudur. Sanatın en önemli özelliği doğayı, hayatı, insanları, yani gerçeği yansıtmaktır. Gerçek kavramı, kimi zaman verili olan, kimi zaman öz olan ve kimi zaman ideal olandır. Sanatın, sanat eserinin bir yansıtma olduğunu öne suren ilk düşünür Platon'dur. Platon, sanat eserinin üçüncü elden bir yansıtma, taklit olduğunu düşünüyordu. Aynı yaklaşım Rönesans döneminde de çok etkili oldu. Bu dönemde sanatçılar ideal olanı yansıtıyordu. 19. ve 20. yüzyıllarda sanatı açıklamak için yansıtma kavramını kullanan en önemli kuram Marksist estetiktir. 19. yüzyılda Rusya'da gerçekçilik gelişmeye başladı. Tolstoy, Çehov ve Gorki gibi yazarlar gerçekçi eserler verdiler. Ayrıca Belinski, Dobrolyubov, Çernişevski'de gerçekçiliği savu¬nan eleştirmenlerdir. Rusya'daki gerçekçiliğin Batı'dan farkı ise sanat eserinde yansıtılan gerçeklik, insanlar için önemli olandır; ve sanatçılar gerçekliği yansıtmakla kalmadı, onu yargıladı da.N.K.

Yarım kubbe  (Os. nısıf kubbe; Fr. demi coup Alm. Holbkuppel):
Dörtte bir küre biçimindeki tonoz ve kubbe. Yarım kubbeler camilerde orta kubbenin ağırlığını ve yanlara itme kuvvetini yapının beden duvarlarına azaltarak getirmek için kullanılır.
Yarım kubbelerin yardımı ile bizde klasik Osmanlı mimarisinde caminin piramidal bir formda yükselmesi temin edilmiştir. ( esas kubbe).
Yarım sütun 
Uzunluğuna, boydan boya kesilip bir duvara yapışık olarak kullanılan sütunlar, bilhassa Roma mimarisinde ve sonrada Rönesans ve sonrası Avrupa mimarisinde görülür.


Yarı ton  (Fr. demi ton):
Aynı tonda olmayan iki renk arası renk tonu.
Yastık taşı

Bir kemer ya da tonozun başladığı yere ilk konan taş.
Yeni Dışavurumculuk




Yerel renk (Alm. Lokalfarbe; Fr. couleur local):
Bir nesnenin ışık- gölge ya da başka çevre renkleriyle etkilenmediği esas rengi.

Yeşim  (Fr. jode):
Açık yeşil renkte bir taş. Yeşil, mavi sarı, kırmızı renk tabiatta bulunmaktadır. Yüzük ve ziynet eşyası yapımında kullanılır. Eski Türklerde suya atılırsa yağmur yağacağına inanılırdı.
Yiv  (Fr. cannelure; İng. fluting, groove; Kannelierung):
Bir yüzey üzerine açılan düz, ince uzun, oyuk yol. Oluk, oyuk silme.

Yuva  (Fr.alvéole, Ing. bucket, cell; Alm. Zelle, Höhle, Höhlung):
Taşın yerleştirileceği oyuk. Kuyumculukta taş yuvası. Mimaride, içine bir kitabenin oturulduğu boşluk.
Yüksek Sanat
Kitle sanatı olarak da bilinen düşük sanatla karşılaştırıldığında başarıyı temsil eden ve zaman sınavını geçen güzel sanatlara gönderme yaapr. Yakın zamanlara kadar yüksek ve aşağı sanat arasında yapılan ayrım tipikti. Geleneksel olarak, yüksek sanat, yüce ve rafine duyguların çok titiz bir ifadesini içeriyordu. Düşük sanat, popüler beğeniye hizmet eden yüzeysel kitsch’in bayağı malzemelerle kalitesiz üretimiydi. 20.yüzyılda birçok akım ve sanatçı popüler ve folk sanattan ilham almıştır. Bu nedenle, sistematik yaklaşımların çoğu düşük sanata dayanan dada, kübizm, ve sürrealizm ve yüksek sanat arasında bulanıklaşmaktadır. Jeff Koons, Jean Michael Baquiat gibi sanatçılar ve pop art gibi akımlar, yüksek sanat ve düşük sanat ayrımını daha da zayıflatmaktadır. N.K.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder