Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Türk Resmi


İlk Türk ressamları
Resim Sanatı’nın Osmanlı sarayına girişi, Fatih Sultan Mehmed’in Venedikli ressamları sarayına davet ederek portrelerini yaptırmasıyla başlar. Söz konusu olan bu uygulama, dönemin İtalya’sında oldukça yaygın bir ilgiye dönüşen portre yaptırma geleneğinin, aynı yıllarda Osmanlı sarayında da benimsendiğini gösterir. Çağının kültür ve sanat gelişmelerini yakından izleyen Fatih Sultan Mehmed’in çağrısı üzerine 1479 yılın da İstanbul’a gelen İtalyan ressam Gentile Bellini, sarayda kaldığı 15 ay boyunca portreler ve İstanbul manzaraları yaptı. Daha sonra birçok Osmanlı padişahının resme duyduğu bu ilgi, ancak XVIII. yüzyılda sarayın dışına taşacak ve halk arasında da yaygınlaşacaktır.

XIX. yüzyılda hız kazanan Batılılaşma hareketinin getirdiği yeniliklerden biri de Türk eğitim sisteminde ilk defa yağlıboya resim sanatına yer verilmesidir. Resim sanatının temeli, yeni kurulan askeri okullarda atıldı; nitekim ilk Türk ressamları bu okullarda yetişecektir. Bu olumlu başlangıcı, Hendesei Mülkiye’nin, hatta Galatasaray Sultanisi ve Darüşşafaka Lisesi gibi ortaöğretim kurumlarının programına resim derslerinin girmesi izledi. Özellikle Darüşşafaka Lisesi, birçok tiyatro sanatçısının ve ressamın yetişmesinde önemli rol oynayan eğitim kurumlarından biridir. Daha sonra askeri okullarda ve Sanayii Nefise Mektebi Alisi’nde öğrenim gören ressamların çoğu ilk resim eğitimlerini bu lise de almışlardır.

Askeri Okullarda Resim Öğrenimi
İlk Türk ressamları, figür çizmek törelere aykırı bulunduğu için daha çok manzara resimleri yapmışlardır. Bu nedenle Türk resmi manzara resmi olarak doğar.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yenileşme hareketi ordudan başlatılmış, askeri okulların eğitim programı bütünüyle yeniden düzenlenmişti. İstihkam ve topçu subayı yetiştirmek amacıyla 1795 yılında İstanbul’un Hasköy semtinde kurulan Mühendishanei Berrii Hümayun, Türk resim sanatının temellerini atan okul olmuştur. Okulun iki aşamalı olan öğretim sisteminde idadi bölümünü bitirenler, öğrenimlerini Harbiye ve mimarlık bölümlerine ayrılarak sürdürüyorlardı. Okulun eğitim programlarına 1795 yılında resim dersleri de kondu. Topografik çizimler ve arazi tanıma amacıyla yapılan resim eğitimi sırasında, resme yetenekli öğrenciler de belirmeye başlamıştı. Bu öğrenciler resim sanatının ilk temsilcileri olacaktır.

1834 yılında öğrenime açılan Mektebi Fünunu Harbiyei Şahane ‘nin programında yer alan resim derslerini İspanyol Chrion yürütüyordu. Okul 1845 yılında «İdadi » ve «Harbiye » olarak iki bölüme ayrıldı. Fransız asıllı Kes, idadi bölümüne resim öğretmeni olarak atandı.

Birçoğu günümüze ulaşamamış, bir kısmı üzerinde tartışmalar hala süren, ama büyük bir çoğunluğu müzelerimizdeki eserleriyle tanınan ilk Türk ressamları işte söz konusu olan bu okullarda yetişti.

Asker kökenli bu ressamlar XIX. yüzyıldan başlayarak XX. yüzyıl ortalarına kadar süren dönemde Türk resminin ilk örneklerini yarattılar. Ortak bir manzara resmi duyarlılığında birleşen asker ressamlarımız doğaya bağlı, sabırlı, ince ve ayrıntıya önem veren bir işçilikle Yıldız Sarayı bahçe ve köşklerinin resimlerini yaptılar. Beşiktaşlı Tevfik, Hüseyin Giritli, Karagümrüklü Hüseyin, Darüşşafakalı Hüseyin, Mirliva Osman Nuri, Servili, Ahmed Emin, Piyade kaymakamı Ahrned Şekur, Usküdarlı Osman, Bedri Kulları asker ressamların bazılarıdır. Bütün bu sanatçıların eserleri, kullandıkları resim teknikleri, anlatım nitelikleri, konu seçimleri ve ortak duyarlılıklaınyla birbirlerinden zor ayırt edilir özellikler taşır.

Resimleri sultanın ilgisini çeken bu ressamların birkaçı yurt dışına resim öğrenimine gönderilmişti. Mühendishane ve Harbiye’nin en eski mezunlarından Ferik İbrahim Paşa, Hüsnü Yusuf, daha sonra Şeker Ahmed Paşa ve Osman Nuri Paşa öğrenim için Avrupa’ya gönderilen ilk ressamlarımızdır.
Asker ressamlar doğayla ilgili, perspektif bilgileri ve yorumlarıyla figürsüz Türk resmini geliştirdiler. Figür, dönemlerinin töreleri nedeniyle okullarda öğretilmezdi; bu yüzden Türk resmi bir manzara resmi olarak doğdu. Yalnız o sırada Avrupa’ya öğrenime gönderilen ressamlar figür etütleri de yaptılar. Ancak bu sanatçıların eserleri arasında da büyük çoğunluk manzara resimlerindedir.

Paris’e resim öğrenimi yapmak amacıyla gönderilen genç için Paris’te 1855 yılında Mekteb-i Osmani açıldı. O dönemde bu okulda öğrenim gören gençlerin içinde, ileride resim sanatımızda klasikleri arasında yer alacak olan Ahmed Ali Efendi (Şeker Ahmed Paşa) ile Süleyman Seyyid de vardı.


Sanatta Öncü Adımlar
Osmanlı tarihinde 1908 yılı, daha önce hiçbir dönemde olmadığı kadar geniş kapsamlı bir tartışma döneminin başlangıcı sayılabilir, Ne yazık ki bu dönem fazla uzun sürmeyecek ve beklenildiği kadar yaratıcı, yenilikçi, özgür bir dönem olamayacaktır. 1700 yıllarında küçük kıpırtılarla başlayan çağdaşlaşma eğilimlerinin ve bunalımlarının çözüm bekleyen bütün konuları 1908-1918 yılları arasına sıkışmış gibidir. İkinci Meşrutiyet, Türkiye tarihinde birçok « ilk »in dönemi olduğu gibi, resim sanatında da öncü adımların atıldığı ve önemli toplumsal olayların yaşandığı bir dönemdir..

Sanayii Nefise Mektebi’nin kurulması ve bu okulun ilk ressamlarımızı yetiştirmesi, Batılılaşma programının önemli atılımlarındandı. Bu okulun yetiştirdiği ressamların bir süre sonra bir topluluk oluşturmaları, Türk resmi için önemli bir ivme olmuştur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurulmasıyla Türk ressamlar ilk defa bir dernek çevresinde bir araya geldiler, Sanayii Nefise Mektebi Alisi’nin açılmasından 25 yıl sonra resim alanında en önemli atılım sayılan derneğin önemli girişimlerinden biri de Osmanlı Ressamlar Derneği Mecmuası’nı yayımlamak olmuştur. Dernek, Cumhuriyet Türkiye’sinde Güzel Sanatlar Birliği adıyla etkinliklerini sürdürecektir.

II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük çerçevesinde tartışılan en gözde konulardan biri, kadının toplumdaki yeridir. Gazetelerde kadın-erkek eşitliğini savunan yazılara sık sık rastlandığı gibi, kadın dergileri de bu dönemde yayımlanmaya başlanır ve kadın dernekleri kurulur.Bu dönemin Türk resim sanatına getirdiği önemli yeniliklerden biri cinas (kız) Sanayii Nefise Mektebi’nin resmen öğretime açılmasıdır. (1914).

Yalnız erkekleri kabul eden Sanayii Nefise Mektebi Alisi’nin kuruluşundan 31 yıl sonra, kadınlar da bu eğitimden yararlanacaklardır. Mektebin müdürlüğüne  atanan Mihri Müşfik ve çok genç yaşta ölmesine rağmen önemli eserler bırakan Müfide Kadri öncü sanatçı olmanın birçok zorluklarını göğüslemeyi bilen ilk çağdaş kadın ressamlardandır.

Cinas Mektebi’nin öğrencileri çarşafla peçeyle okula gitmiş olsalar da, resimlerinde çarşaf ve peçeden arındırılmış kadın resimleri yaparlar. Eğitimlerinde çıplak erkek model kullanamasalar da, Arkeoloji Müzesi’nden getirttikleri torsları kullanmayı düşünecek kadar girişken ve yaratıcı bu kadın sanatçılar, şikayet ve baskınlar olduğunda torsların beline peştemal bağladıklarızn söylemeyi de unutmazlar.

Théma Larousse

19.yy. Sonu ve 20. yy. Başında Kadın Ressamlarımız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder