Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

1950-60 Dönemi Türk Resmi



1950’lerde Resim.
Çok partili dönemin başladığı 1950 yılları Türkiye’de, kültür politikasında da önemli değişimlerin başlangıcı oldu. Batı’nın bilim ve teknoloji birikiminden yararlanıp, diğer alanlarda milli değerleri koruma ilkesiyle, “milli sanat “ yaratma artık bir amaç halinde benimsendi. Oysa genç sanatçılar yeni değerlerin peşinden gitme niyetindeydi.

Sonunda sanat çevreleri iki farklı görüş çevresinde kutuplaştı. Bir grup, ulusal özellikleri koruyan ve geleneksel el sanatlarının değerlerine yönelen milli sanatı savunuyordu. Diğer grupsa, çağdaş uygarlıkların sanat değerlerine açılmaktan yanaydı. Bu kutuptaki sanatçılar, o yıllarda Batı sanatını biçimlendiren soyut eğilimlere yöneldiler ve o günlerin gündemine non-figüratif sanat olarak giren anlayışın sözcüsü oldular.


Türk Resmi Yaratma Çabaları

Köklü bir geleneği olmayan her sanatın, kendine örnek aldığı modelleri taklit etmekle başlayan ilk tedirgin adımlardan sonra bir kimlik arayışına girmesi doğaldır. Resim sanatının Türkiye’deki macerası da bu süreçten geçmek zorundaydı. İlk yağlı- boya tablolara imzalarını atan asker ressamlar, sadece resim yapabilmenin ve eserlerini saraya takdim edebilmenin heyecanını yaşamışlardı.Yurtdışına gönderilen sonraki kuşaklar, kendilerini ister istemez Fransa ve Almanya’da esen sanat akımlarının rüzgârına kaptırdılar. Osmanlı geleneğiyle yetişen gençlerin, yüzlerce yıllık Batı resminin birikimini birkaç yıl içinde özümsemeleri elbette beklenemezdi. Yavaş ve sağlam bir birikim yerine, aradaki açığı en kısa yoldan kapatmanın yollarını aradılar. Bu yeni heyecanla, Cumhuriyet Türkiyesi’nin yeniliğe ve çağdaş dünyaya açılma politikasını, sanatta en günceli yakalama  şeklinde yorumladılar. Bu aceleci ve taklitçi yaklaşıma ilk tepki Yeniler Grubu’ndan geldi. Kendilerinden önceki sanatçı kuşağının tutumunu kınayan bu topluluk, Türk insanının sorunlarına, kaygılarına sözcü olacak toplumcu bir resim diline yöneldi. Böylece 1950 yılları, bütün dünyayı kasıp kavuran soyut eğilimlere yönelmiş Türk sanatçıları ile Yeniler arasındaki non-figüratif ve geleneksel resim tartışmalarıyla alevlendi.


Çok partili dönemin ilk hükümeti de geleneksel değerleri ön plana çıkarmaya kararlı olduğunu vurguluyordu. Sonunda, hem halkın resim sanatıyla hızlı ve kalıcı bir ilişki kurmasını sağlamak, hem de bu yeni politikayı yürürlüğe koymak için, geleneksel kaynaklara yönelme çabalarına ağırlık verildi. Bu tercih, resimleri halk sanatına yakın olduğu için o güne kadar ikinci plana itilen Turgut Zaim ve Malik Aksel gibi bazı sanatçıları yeniden gündeme getirdi.

Non Figüratif eğilimler.
Bu arada sanatçılar gibi yazarlarda iki kampa ayrılmıştı ve gazetelerin, dergilerin sanat sayfalarında kıyasıya bir tartışma ortamı doğmuştu. Tasvire yer vermeyen ve hiçbir hikaye anlatmayan non-figüratif sanat, Türk resmine “soyut” kavramını kattı ve sanatçılar arasında çok büyük ilgi gördü. Sanat hayatına yeni atılan gençler, doğada var olan hiçbir nesnel değeri çağrıştırmayan soyut resme gönül verirken, Refik Epikman, Arif  Kaptan, Halil Dikmen, Sabri Berkel, Zeki Faik İzer gibi birçok sanatçı da, yılların deneyimine dayanan kişisel üsluplarını bir yana bırakarak, soyut anlayışı benimsediler.

Geometrik biçimlerin ve lekelerin uyumunu arayan soyut resimde, serbest leke ve çizgi dağılımının uyumunu araştıran non figüratif resim de hızla yaygınlaştı. O dönemin resim sanatına soyut yorumlarla yeni bir üslup katan Ferruh Başağa, Selim Turan, Nejat Devrim gibi Yeniler Grubu üyeleri, ayrıca sanat hayatlarının bir döneminde H. Anlı ve Cemal Bingöl bu akımın öncülüğünü yapmışlardır.
T.L.

Türk sanat ortamında ise 1950`lerde başlayan soyut ifadeler bazı öncü sanatçıların tuvalde ekspresyonist fırça kullanımı öne çıkararak objesiz nesnesiz eserler üretmeye başlamalarıyla tarihlenir. Soyut ifadelerde öncü sanatçılardan Adnan Çoker, Lütfü Günay ve Paris Soyut Ekolü içinde yer alan Nejat Melih Devrim ilk soyut tuvallerini bu tarihlerde üretip sergileyeceklerdir. Bütünüyle klasik resim tarzına hatta empresyonist ve kübist tazrlara aykırı bir dil taşıyan soyutlama ve soyut stil ülkemizde de giderek yeni genç kuşak sanatçıların başvurduğu ve kullandığı bir ifade haline geldi. Dünya ve Türk resim tarihinde ilk soyut tuvallerin sergilenmesi neredeyse bir devrin niteliği taşır. Çünkü soyut resim fenomeni bağımsız bir formun tek başına belirmesinden daha çok başka köklerden sürüp gelen özelliklerle yüklüdür. Soyut resim bir sınır aşma, bağlantılardan uzaklaşma olarak da görülebilir. Soyut ifade ne türden olursa olsun çağrışım uyandıracak olan temanın ortadan kalkmasıyla dış dünyayla bağlantısızlık içinde seyreder. Bu da bütünüyle klasik anlayışlara çok ters fırça ve boya kullanma demektir. Günseli İnal




Birbirinden farklı anlatımlara sahip olan Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu, Akademi’deki atölye hocalıklarıyla gelecek kuşaklar üzerinde etkili olmuşlardır. Tollu ve Berk, yapıtlarında André Lhote estetiği ile yerel ve günlük yaşam sahnelerini birleştirmiş; figür, geometrik ve nesnel bir öğeye dönüşmüş ve yapısal özelliklerin plana çıkartılmıştır. Modernizmin yerellik içinde aranması gereğine inanan Eyüboğlu ise renk, leke, çizgi, doku gibi resmin kurucu unsurlarını yapıtında ön plana çıkartmış ve halk sanatlarından esinlenilmiş motifleri, resmin yüzeyine yayarak, anıtsallaştırmıştır.





Soyut Dışavurumcu ve Geometrik Soyut
Modernin önemli atılımlarından biri olan soyut sanat Türkiye’de 1950’lerden başlayarak yaygınlık kazanmış, hem resim, hem de heykel alanlarında çeşitli türleri denenmiştir.
1954 Türkiye’de modernizm ve soyut sanat açısından önemli bir tarihtir. Yapı Kredi Bankası’nca düzenlenen “İş ve İstihsal” konulu resim yarışması Türk sanatında 1930’lu yıllardan sonra egemen olan geç kübist tavrın yerini soyut ifadeye bıraktığını gösteren bir dönüm noktasıdır. Yarışmaya, ağırlıklı olarak Anadolu insanını kübist bir yaklaşımla betimleyen Akademi hocaları ile tanınmış ressamlar katılmıştı. Aliye Berger’in hareketli, renkçi ve öznel kompozisyonun seçilmesi hem Akademi’nin o güne kadar modern sanat üzerindeki egemenliğinin sarsılmaya başladığının, hem de soyut dışavurumcu bir resmin, nesnel kübist resimler karşısında daha “modern” sayıldığının kanıtı olmuştur.


1950-1970 arasında Zeki Faik İzer serbest ritmik hareketli fırça vuruşları ve canlı renkleri, Sabri Berkel ise biçim, renk ve motif üzerine yaptığı araştırmalarla, soyut sanatın Türkiye’de yeni bir atılım yapmasını sağlamışlardır. 




Cemal Bingöl’ün geometrik soyut, Şemsi Arel ve Abidin Elderoğlu’nun kaligrafik işleri, Ferruh Başağa, Adnan Turani, İhsan Cemal Karaburçak ve Nuri İyem’in erken tarihli denemeleri, Türkiye’de soyut sanatın öncü örneklerindendir. Heykel alanında ilk soyut denemeleri yapan sanatçılar ise Ali Hadi Bara ve Zühtü Müritoğlu’dur.


Modern ve Ötesi Sergi Katoloğu

Not: Simgelerden sanatçı sayfalarına ulaşabilirsiniz.

4 yorum:

  1. Yenieyilimlerin tohumlarinin bereketli topraklarda yerli gida ile nasıl yeşerip meyve verdiğini ve sonrasi nesli nasıl tetiklediğini anlatan,genç nesle de ufkunu derinleştrmesine yardımcı olduguna inandığım bir sunum.y.yüzyıl icmimarlik öğrencilerimle de paylaşıyorum.teşekkürler.sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Türk resmi adına çok güzel bir sunum olmuş. ben de sizin bilgilerinizden yararlanıp lise öğrencilerim için slayt hazırladım. Emeğinize sağlık . çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. Geri dönüşler motive edici oluyor. :)

      Sil